XXXVIII. Şimdi Saat Sensizliğin Ertesi

9.2K 737 528
                                    

Hayat uzun bir yoldu. Ama bazı şeyleri yaşamak için de oldukça kısaydı. O yolda bazı şeylerin geri dönüşü ve telafisi olmuyordu ne yazık ki. Ya da artık geri dönmek için çok geç kalıyordunuz. Yaşadığınız hayatı korkarak ve keşkelerle yaşarsanız sizi ne güçlü kılardı ne de olgunlaştırırdı. Karşınıza çıkan her engel acıya da gebe olabiliyordu ancak acı sizin gücünüzü de ortaya çıkarıyordu.

Korkarak yaşamaya meyilliyseniz pişmanlıklarınızla ölmeye mahkumsunuz. O yüzden bazı şeyler daha geç olmadan telafi edilmeliydi.

Önüne koyulan çay bardağı ile karanlık geceye diktiği bakışlarını çekip hemen yanındaki sandalyeye oturan kadına çevirdi. Ona gülümseyerek bakan kadın kendi çayını da balkondaki masaya koyarken dudaklarındaki gülümseme ona da bulaşmış ve dudakları yukarı kıvrılmıştı bile. Onun gülümsemesiyle kadının dudakları olabilirmiş gibi daha fazla yukarı tırmanmıştı.

"Kurban olurum sana. Nasıl da özlemişim ciğerimin köşesini, hele ki şu gülüşünü..." deyip öne eğildi ve kumral gencin yanaklarına ellerini yerleştirerek öptü.

Geri çekildiği sıra "Ohh, kuzum benim." derken Ali yeniden gelen sevgi patlamasıyla neye uğradığını şaşırdı. Dildar hanım geri çekilip çayından bir yudum alırken öte yandan da gülümsüyordu. Geldiğinden beri böyleydi, sürekli öpüp duruyor ve asla yüzündeki gülümsemeyi eksik etmiyordu.

"Daye sabahtan beri öpüp duruyorsun, yemin ediyorum yanaklarım kan toplayacak." deyip çayından bir yudum aldı Ali. İyi olduğunu dair o kadar çok rol yapmıştı ki, artık cümleleri de rol yapıyor ve ona göre dudaklarından dökülüyordu.

"Özlemişim Alişim, burnumda tütüyordun. Az bile yapıyorum."

Kadının dediğiyle dudaklarında mahcup bir tebessüm belirdi. Başını eğip çay bardağına gözlerini dikerken aslında kendiyle beraber etrafındaki insanları da yıpratıp üzdüğünü yeniden fark etti. Bir hafta önce dayısı gel demese gelmeyi düşünmemişti bile, acısına o kadar tutulup kalmıştı ki kendi acısı dışında başkasının acısını görememiş ve acı çektirdiğini fark edememişti. Gelmek istememişti başta çünkü onların da canını sıkmak istemiyordu ama iş işten çoktan geçmişti, ayrıca özlemi de ağır basmıştı. Elindeki sıcak çaydan bir yudum alıp kuruyan boğazını ıslattı.

Gözlerini ışıklara dikerken esen ılık rüzgarla derin bir nefes aldı. Havalar ısındığı için Dildar hanımla balkonda oturma kararı almışlardı. Dayısı genellikle erken uyuduğu için çoktan kalkıp uyumaya gitmiş, Hüma'da yarın dershanesi olduğu için annesi tarafından yatağa zorla gönderilmişti bundan bir saat önce. İkisi baş başa kalınca da Ali her zaman ki gibi oturup Dildar hanımla konuşmuştu.

"Yüzünü as diye demedim. Hemen asma suratını, yersin terliği valla." dedi kadın oyuncu bir kızgınlıkla. "Otur Korhan ile bir daha nasıl eski halinize geleceğinizi ve düzeleceğinizi düşün. Anca ikinizde salak saçma triplere girip birbirinizi üzün. Korhan'ı da akıllı sanırdım." diyen Dildar hanım sıcak çayından ufak bir yudum aldı.

"Bu saatten sonra hiçbir şey düzelmez daye. Bunu sen de biliyorsun." deyip oturduğu yerde rahat bir konum almaya çalıştı. Elindeki bardaktaki çayla oynarken durgunluğu yeniden gelip taht kurmuştu.

"O niyeymiş?"

Göğsünü şişirip nefesini havaya salarken kafasını geriye atıp soluklandı. "Daye oturup bir daha mı konuşalım bu konuyu? Yarım saat önce anlattım. Bir daha anlattırma Allah aşkına." dedikten sonra bardağın dibinde kalan çayı tepesine dikti kaçmak ister gibi. Ama biliyordu ki ne yaparsa yapsın kaçamazdı. Ona bağlı bir ip vardı ve ipin düğümü kör düğüm haline gelmiş, açılması zorlanmıştı sanki.

VECAWhere stories live. Discover now