XXX. Gelen Fırtınanın Sesi

10.3K 740 527
                                    

Şarkıyı dinleyerek okuyun.

***

Bulunduğumuz ve yaşadığımız evren belki de başka bir evrenin aynısının farklı olay örgüsü ile olmuş halidir. Kısacası varacağınız nokta aynıydı belki ama gittiğiniz yollar farklıydı.

Belki de seçimleriniz ve tercihlerinizin sonucunda girdiğiniz yol sizi bambaşka bir noktaya götürecekti ve bambaşka hayat yaşayacaktınız. Ya daha mutlu ya da daha mutsuz ve kötü bir son...

Ancak sonlar ne kadar mutlu olursa olsun yürekte burukluk ve acıyı da barındırıyordu. Belki de bu yüzden çoğu kişi sonları sevdiği ve merak ettiği kadar o sonun gelmesini istemiyordu.

"Paralel evrene inanıyor musun?"

Gözleri tavanın beyaz sıvasına sabit bir noktaya dalmışken sorduğu soru karşısında saçlarındaki eller durmuştu. Başını yana çevirip çatılmış kaşları ile sorunun muhatabına bakarken gelecek cevabın merakı içinde kıvranıyordu yavaştan. Soruyu duyan sevgilisi de bu soru karşısında kaşlarını çatmış ve ona anlamayarak bakıyordu. Ellerini çok sevdiği saçlardan çekip karnında yatan çocuğu rahatsız etmemek adına yanındaki sigara paketini ve çakmağı alıp paketten iki dal sigara çıkardı.

Sigaraları dudakları arasına yerleştirmeden önce göz ucuyla sevgilisine bakıp "Nereden çıktı bu soru şimdi?" deyip soruya soruyla cevap verdi ve iki dalı da aynı anda ateşledi. Sigaranın yanması için dumanı ciğerlerine misafir ederken o sıra kirli sakallı yanakları içeri çöküp tek gözünü kısmasına neden olmuştu. Bu görüntü karşısında Ali yutkunmadan edemedi ve omuzlarını silkerek sorusunu cevapladı.

"Merak ettim. Cevapla hadi! Paralel evrene inanıyor musun lan?" diye merakla sordu.

Dudakları arasında olan sigara dallarından birini parmakları arasına alıp Ali'nin dudaklarına yerleştirdi. Kendi sigarasını da dudağından çekip zehirli dumanı havaya saldı.

Aç karnına sigara içmek adeti değildi ancak saat öğlenin üçü olmasına rağmen bu saatte mutfakta kahvaltıyı hazırlayan Attila ile Halil'i beklerken yapacak başka bir şey bulamıyordu. Dün beşi halı sahadan geç gelip geç bir vakitte uyudukları için uyanmaları da geç bir saati bulmuştu ve millet bu saatte akşam yemeği hazırlığı yaparken onlar kahvaltıyı bekliyordu.

Sevgilisinin dediğini düşünürken kafasını geriye atıp yatak başlığına yasladı ve kuru dudaklarını diliyle ıslatıp yutkundu. Yukarı aşağı hareket eden adem elması kumral genci ne kadar kendine çekse de gelecek cevabı bekledi.

"Sanırım hayır, pek inanmıyorum."

"Peki neden ama? Bana mantıklı bir açıklama yap."

Parmakları arasında olan sigaradan derin bir duman daha çekti ve sigarayı dudakları arasına hapsedip yeniden Ali'nin saçlarıyla oynamaya başladı. Saçlarıyla bir tek annesinin ve Dildar hanımın, ha bir de arada Attila'nın oynamasına izin verirdi ve o sayılı kişilerden olmanın gururunu yaşadı.

"İnanmıyorum çünkü her şey bir tanedir bana göre. Bir şeyi bir kere seversin ve en çok onu seversin, başka bir şeyi o kadar sevemezsin. Önünde iki yol olsa bile tek bir yolu tercih edersin ve girdiğin her sapağa rağmen tek bir yol çizersin. Vazgeçip diğer yola dönmek istesen bile iş işten çoktan geçmiştir. Her şey bir tanedir. Senden de bir tane var sonuç olarak. Allah ya da başkasına göre Tanrı, bir tane mesela. Başka bir Tanrı olsaydı insanlar hangisine inanacaktı? Diyorsun ki paralel evren var ve benden bir tane daha var, o yüzden başka bir Tanrı'da var. Ee ne yapacaksın? Hangi evrenin Tanrı'sına inanacaksın? Her şey bir kere yaşanır, biter. Herkes bir kere doğar, yaşar ve ölür. Kaç kere ölünür? Bana göre o da bir. Benden başka bir tane varsa ve o diğer evrende sefa sürerken diğer ben belki bok gibi hayat yaşıyor. Neden hayatın bok gibi ızdırabını çekiyor o gariban ben amına koyayım? Nerede adalet? Nerede bu devlet?"

VECAWhere stories live. Discover now