1. Bölüm-Şanslı Gün

823 95 29
                                    

İlk bölümü yazdım ama ikinciye okumadım o yüzden yazım hatalarım olma olasılığı çok yüksek. Yani kontrol ederdim de fazla üşengecim onun için hahahahah Neyse bana düşüncelerinizi iletmeyi unutmayın. Bol bol yorum yapın 😘 Keyifli okumalar...

Tek gözümü kapatarak elimdeki mataranın içine baktım. Küçük bir damla su mataranın ağzından ayaklarımın üzerine düşüşünü izledim dudaklarımı büzerek. Bu kalan son suyu şişemdi. Sinirle elimdeki şişeyi yere attığımda betona çarpan metal sesi terk edilmiş otoyolda yankılandı.

"Siktir" sessiz bir küfür dudaklarımdan dökülürken elim belimdeki silaha doğru gitti. Hızlı bir şekilde terk edilmiş arabaların yosun tuttuğu otoyolu kolaçan ettim gözlerimle. Kulaklarım herhangi bir ses duymak için tetikte bekliyordu. 

Neredeyse beş dakika boyunca sımsıkı tuttuğum silahı yavaşça indirirken kasmaktan bembeyaz olmuş elimin parmak boğumlarına baktım. Bir ay kadardır Suho olmadan ilerlemeye çalışıyordum. Ve bir ay size ne kadar uzun bir süre gibi gözükse de artık arkamı kollayacak birinin olmayışına henüz alışabilmiş değildim. 

En ufak bir ses silaha tutunmama sebep oluyordu. Gece uykularım düzensizleşmişti. Yorgunluktan bitap düşene kadar uyanık kalıyor sonra da içinde olduğum arabanın arka koltuklarının ayaklarına doğru kıvrılıp uyuyordum. Ta ki rüzgar sesi beni korkutarak uyandırana kadar.

Birkaç gün önce arabanın benzini bittiği için onu da terk etmek zorunda kalmıştım. Suho bana nasıl düz kontak yapılacağını gösterdiği için şanslı olmalıydım sanırım. Suho her zaman her ihtimali düşünerek hareket eden biri olmuştu zaten. Bir aydır yalnız başıma dolaşıyor olmama rağmen onu kazdığım toprağın içine gömdüğüm andan beri özlüyordum. 

Acilen suya ve yiyecek bir şeylere ihtiyacım vardı. Gözüm gözleğimdeki kan ve irin karışımı sıvıya kaydı yavaşça. Miğdemde çıkarabileceğim hiçbir şey olmamasına rağmen bir şeylerin yemek borumdan yukarı doğru tırmandığını hissediyordum. Kafamı kaldırır kaldırmaz minicik bir nokta gibi gözüken kasabayı görmem bir oldu.

Belki evlerin birinden kendime yeni kıyafetler bulabilirdim. Şanslıysam konserve yiyecek ve su da olurdu. Ama umudumu çok yüksek tutmanın pek de yararını görmemiştim. Kulağa yağmalamak gibi geldiğini biliyorum ama bu evlerde artık kimse yaşamıyordu. Zombi salgını bütün dünyayı ele geçireli 1 yıldan daha fazla oluyordu. 

Evet o canavarlara zombi diyordum. Çürümüş etleri ve ölü gibi bakan gözleri, onlara göz denirse tabi, tam olarak zombi filmlerindeki yaratıkları andırsa da aslında onlara zombi dememin sebebi virüsün ilk önce vücudu öldürüp daha sonra ele geçirmesinden dolayıydı.

Koskaca bir yıl boyunca Suho ile birlikteydik. Daha iyi zamanlarım olmuştu kabul ediyorum ama şuanki halimden kat kat daha mutluydum. Yalnız başıma hareket etmek hem daha güvensiz hale gelmeme sebep olmuştu hem de konuşacak kimse yokken kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordum. 

Daha henüz radyo ağları çökmeden önce bir frekansta toplama kampı hakkında bir şeyler duymuştuk Suho ile. Ancak nerede olduğuna dair hiçbir fikrimiz olmasa da sürekli hareket halinde olmamızın sebebi buydu. Belki bir şekilde kampı bulabiliriz diye düşünüyorduk. Tabi kamp diye bir şey gerçekten varsa.Demiştim size umudunuzu yüksek tutmanın pek yararını görmemiştim. 

Kasabaya vardığımda ortalıkta dolaşan zombiler olmasını bekliyordum. Ama burası hayalet kasaba gibiydi. Şu kovboy filmlerinde yerde sürüklenen kurumuş çalıyı görsem asla şaşırmazdım. Ve buranın bu kadar boş olması beni iyice korkutmaktan başka bir işe yaramıyordu. Bacaklarım kaçmak için hazır bir şekilde bekliyordu. 

Zombieland//SekaiWhere stories live. Discover now