10. Bölüm - Eski Dost

510 82 44
                                    

Elimde yeni bölüm varken paylaşmadan duramadım duramadım 🥰😜 keyifli okumalar...

"JONGİN!!!!!!!!! İNANAMIYORUM YAŞIYORSUN!"

Pekala şimdi Baekhyun'nun bana kimi hatırlattığını çok iyi anlıyordum. Chanyeol kocaman cüssesine ters bir şekilde küçük bir çocuk gibi neredeyse zıplayarak bize doğru geliyordu. Bu kadar gürültüye çevremizde ne kadar zombi varsa birkaç dakika içinde buraya toplanmış olacaktı. Bakın bu hissi biliyordum. Baekhyun ile tanıştığımda da aynı böyle hissetmiştim. 

Jongin silahını yerine koyarken birkaç adımda Chanyeol ile yarı yolda buluştu. Chanyeol'da Jongin gibi Suho'nun eve getirdiği arkadaşlarından biriydi. Tabi Jongin'e kıyasla Chanyeol'u görmüyor bile sayılırdım. Bu yüzden yanlarına gitmeli miyim emin değildim. Ve olur da Suho'yu sorarsa ki kesin soracaktı cevap vermek zorunda kalan kişi olmak istemiyordum.

Chanyeol esmer bedeni kollarını açarak sımsıkı sarana kadar arkasında birinin daha olduğunu fark etmemiştim. Chanyeol'a kıyasla daha geriden yürüyerek ilerliyordu. Sarılan ikiliye gözlerini devirdiğine yemin edebilirdim. Bulunduğum yerden biraz uzaktaydı ve öyle sanmıştı olabilirdim ama çok gerçekçi gelmişti. Yabancı tam ikilinin yanından geçip gidecekti ki Jongin kolunu tutarak birden kendine doğru çekti.

Bu bir sarılmadan çok kulağa fısıldanan birkaç kelime için bir hareketti. Jongin'nin yüzündeki ifadeyi okuyamasam da kaşlarının çatıldığını görebiliyordum. Dolgun dudakları hızla kıpırdadı ve yabancıya bir şeyler söyledi. Ama dudak okuyabilme gibi bir yeteneğim olmadığı için ne dediğini de anlamamıştım. Kaşlarım huzursuzlukla çatılırken Jongin'nin yabancının kolunu bırakışını izledim. Bir şeylerin ters gidiyor olması beni iyice huzursuzlaştırırken bana iyice yaklaşmış olan yabancının yüzüne tekrar baktım.

"Sehun, seni görmeyeli uzun zaman oldu."

"Donghae hyung?"

Şaşkınlıkla önümdeki siyah saçlı adama bakıyordum. Donghae'nin omuzlarından Jongin'le göz göze geldiğimde delici bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Hep böyleydiler dolayısıyla pek umursamdım. Donghae ortamda bulunduğu sürece Jongin hep bakışlarıyla onu öldürmeye çalışıyordu nasıl olsa. Samimi olduğunu umduğum bir gülümseme oturttum yüzüme.

"Hyung mu? Bu konuyu halletmiştik sanki." 

Dudaklarımı bunu yapamayacağımı söylemek için açmıştım ki Jongin'nin sesi Chanyeol'unkinden de gürültülü bir şekilde duyuldu. "Erzağı boşaltıp kampa taşıyalım! Konuşacaklarımızı içeride konuşuruz." 

Onun sesini hiç böyle duymamıştım. Sanki bir grubu yönetiyormuş gibi dominant ve soğuk... Ses ona ait değilmiş gibiydi. Fazla ciddi ve biraz da sinirli miydi? Şimdi birden neye kızmış olabilirdi ki.

#JONGİN

Göz ucuyla Donghae'nin yanımızdan geçtiğini fark ettiğimde Chanyeol'a sarılıyor olmayı umursamadan kolunu yakaladım. Ne kadar canını yaktığımı umursamıyordum. Sadece sülietini görmek bile bütün sinirlerimi bozmaya yetiyordu. 

Bakışlarının odaklandığı yeri fark ettiğimde ise kanım iyice kaynamaya başlamıştı. Eğer diğer kolum Chanyeol'un belinde olmasaydı çoktan yumruğu yemişti o aptal sırıtışının üzerine. Neden hayatım güzel gidiyor diye düşünürken ortaya çıkıp her şeyin içine sıçıyordu ki. (y/n: okuyuculara soracaksın onu bebeğim. Ben bu sefer fluff yazacaktım yemin ederim.)

"Sakın" dişlerimi fazla sıktığım için tıslama gibi çıkmıştı. "Sehun'a Suho hakkında bir şey sorarsan kendini iğrenç yaratıklardan birine sakso çekerken bulursun" ona söyleyecek bir sürü şeyim vardı ama şimdi sırası değildi. Ayrıca Sehun'nun Suho hakkında herhangi bir sorudan kaçtığından da emindim. Benim önceliğim Sehun'du.

Zombieland//SekaiWhere stories live. Discover now