28. Bölüm (M)

616 64 39
                                    

Pencereden içeri giren ışıkla güzel uykumdan uyandım. Başımı yastığın altına sıkıştırmak üzereydim ki göz kapaklarımı acıtan güneş birden kaybolmuştu. Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında Jongin'nin kahverengi irisleriyle karşılaştım. 

Lisa iyileşmeye başladığımı söylediğinin üzerinden 3 gün geçmişti. Geçen bu zaman boyunca çok daha iyi bir durumdaydım. Sadece sağlığım açısından konuşmuyordum. Ruhen de daha iyi durumdaydım. Zombiye dönüşme konusu ne kadar inkar etsem de canımı sıkıyordu. Bir gece gözlerimi kapatacak olmak ama başka bir şey olarak uyanacak olmanın düşüncesi beni zehirliyordu. 

"Günaydın." 

"Günaydın."

Esmer beni öpmek için eğildiğinde hızlı bir şekilde elimi dudaklarımın üzerine kapattım. Jongin'nin gözlerinde hayal kırıklığı görmek istemiyordum. Özellikle onu bu odada geçirdiğim bir haftalık süreç boyunca hiç görmemiş olmanın verdiği suçluluk beni yiyor olsa bile grip dahi olsam ona bulaşmasını istemiyordum.

"Hala hasta sayılırım."

Esmer tatlı bir tebessümle bana karşılık verdi. Dudaklarını aramızda kalan boşluğu da kapatarak parmak boğumlarıma bastırdı usulca. Gözlerinin içinde gördüğüm bana aşık o bakışa bir kere daha düştüm. Şöyle bakma be zalımın oğlu sonra ölüyorum diyemedim.

"Umrumda değil."

"Biliyorum." 

Dudaklarım üzerindeki parmaklarımı nazikçe dudaklarımdan çekerek kendi parmaklarını geçirdi benimkilere. İç içe geçmiş elimiz başımın üzerine sabitlerken Jongin'nin kalın dudakları dudaklarım üzerine kapandı. Esmerin ağırdan alan hareketlerine karşı az önce beni öpüşünden kaçan ben değilmişim gibi aceleciydim. Vücudunun üzerimdeki ağırlığını bile  özlemiştim. Jongin'nin tadından ufacık bile aldığım zaman kendimi kaybediyordum. Elimde değildi.

Parmaklarım Jongin'nin belinden yukarı doğru tırmanarak önce sırtına ulaştı. Diğeri üzerimde daha rahat bir pozisyona geçmeye çalışırken ellerimi kaslı sırtında dolaştırdım usulca. Her hareketiyle parmaklarım arasında kasılıp gevşeyen kaslara usulca hayran kaldım. 

Jongin'nin dudakları dudaklarımdan ayrılarak çeneme doğru ilerlediğinde sırtında dolaşan ellerimden birini saçlarına çıkararak kahverengi tutamların içine geçirdim. Diğerinin canını yakmayacağını düşündüğüm bir güçle başını çenemden uzaklaştırarak tekrar kahverengi irislerle karşı karşıya geldim.

"Ben dudaklarımdan ayrılabilirsin demedim."

"Özür dilerim majesteleri." Jongin cümlesinin sonuna küçük bir kıkırtı eklemeyi de ihmal etmemişti. 

Saçlarındaki tutuşumu kaybettiği anda dudaklarıma kapandı tekrardan. Bu sefer dudakları az önceki gibi nazik hareketlerle ilerlemiyordu. Dudakları arasına aldığı alt dudağımı ağzının içine çekerek güçlü bir şekilde emmeye başlamıştı. Hareketlerindeki ani sertleşme kontrolsüz bir inlemenin dudaklarımdan kaçarak onun dudaklarına çarpmasına sebep oldu. Dişleri dudaklarının yerini aldığında dudaklarımdan vücuduma acı ile karışık bir zevk yayılıyordu. 

Bir kedinin fareyle oynadığı gibi alt dudağımla oynuyordu. Bunda karşı hiçbir şikayetim yoktu. Bu küçük oyunundan onun kadar ben de zevk alıyordum. 

Jongin tekrar dudaklarımdan ayrıldığında bu sefer boynuna sardığım kollarımı da gevşeterek benden uzaklaşmasına izin verdim. Dizleri üzerinde yükselen bedeni tek bir hareketle sırtından yakaladığı tişörtünü üzerinden çıkardı. Onu bu kadar özleyeceğimi hiç düşünmemiştim ama şuan bu küçücük hareketine bile kendimi inlerken buluyordum.

Zombieland//Sekaiजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें