8. Bölüm- Gömlek

512 77 26
                                    

Hiç içime sinmeyen bir bölüm oldu ama bunu bir geçiş bölümü olarak sayın. Haftaiçinde boş olduğum bir zamanda 8. bölüm 2.0 diye bir bölüm daha yazabilirim. Keyifli okumalar... 

"Benden alıyordun. Yoksa ben yakışıklı değil miyim?" yanaklarımın tekrar kızardığını hissediyordum. "Neyse buna cevap verme. Bana açıklaman gerekmiyor." Gözleri benim üzerimde değildi ama yüzündeki gülümseme biraz daha genişledi.

"Ama açıklamam gerekiyormuş gibi hissediyorum."

"Neden?"

Aniden gelen soruyla şaşkınca yüzüne bakmaya başladım Jongin'nin. Neden mi? Bu sorunun cevabını önce kendime ben sormalıydım ama kendime verecek cevabım bile yokken onu nasıl yanıtlayabilirdim.

"Öyle işte." sanırım verebileceğim en iyi cevap buydu şuan.

Jongin tek kaşını kaldırarak bana yan bir bakış attı. Bu bakışa bir sürü anlam yükleyebilirdim ama kendimi yanlış yönlendirecek kadar aptal değildim. Jongin'le hiçbir şeyi riske atamazdım. O kalan tek şeyimdi.

"Beni bırak şimdi Baek ile birlikte olduğunu duy-"

"BirlikteyDİK. Bunu Soo dan duymuş olamazsın bu yüzden Baekhyun söyledi sayıyorum."

"Erkeklerden hoşlandığını bilmiyordum." konu değiştirme tamamlandı.

Jongin gülümsemesini hiç bozmadan bana döndü. Kahverengi irisleri üzerimde hisseder hissetmez ben de ona dönmüştüm aynı şekilde. Bana vereceği cevabı sessizce bekliyordum. İçim içime sığmıyordu ama yüzümde hiçbir mimik oynamadan onu bekliyordum. Baekhyun'nun dediği gibi gerçekten her zaman erkeklerden mi hoşlanıyordu. Bütün o çıktığı kızlar dikkat dağıtmak için miydi? Abim bunu biliyor muydu?

"Henüz erkeklerden hoşlandığımı söylemek için çok erken."

Pekala beklediğim cevap kesinlikle bu değildi. Kaşlarım istemsizce çatılırken ne dediğini anlamaya çalıştım. Pek de başarılı olduğum söylenemezdi. "Anlamadım."

"İlişkilerimde hep eksik bir şey vardı. Eksik olan şeyi arıyorum. Ben de erkeklerden hoşlandığımı sandım ve Baekhyun ile denedik. Olmadı... Ben de bilmiyorum yani." bakışları yavaşça üzerimden uzaklaştı. Gözleri öylece bir şeye takılıp daldı uzaklara. 

Birden beynimde oluşan düşünceyi engelleyememiştim ben de. Jongin'nin de bir seçenek olduğu düşüncesi... Onunla birlikte olduğum düşüncesi... Baekhyun yerine benimle denediği düşüncesi bütün zihnime yayılmıştı. Jongin'nin kollarında uyanma fikri içimi çoktan ısıtmıştı.

"Sehun! Kai! Koca kıçınızı kaldırıp arabaya binmezseniz sizi bırakır gideriz." Kyungsoo'nun sesi ikimizi de düşüncelerimizden ayırırken şaşkın şaşkın bakışlarla arabaya doğru ilerledik.

Yolculuğun geri kalan kısmında arabayı Soo kullanmıştı. Chen ön koltukta Luhan ile oturuyordu. Küçük çocuk tek ailesini olan adamın kucağına oturur oturmaz uyuyakalmıştı. Bu arada Luhan ve Chen'nin hiçbir akraba bağı olmadığını öğrenmiştik. Chen onu bir dolabın içinde sessiz sessiz ağlarken bulmuştu. O günden beri birlikte dolaşıyorlardı. Yeni bir aile olmuşlardı. Chen'nin ona ne kadar değer verdiğini görebiliyordum.

Bu sırada Baekhyun kalabalığın verdiği rahatlıkla kış uykusuna yatmıştı. Başı ortamızda oturan Jongin'nin omzuna düşmüştü. Esmerin ise bundan hiçbir sıkıntısı yok gibi görünüyordu. Yani bunda bir sorun yoktu. Beni neden bu kadar rahatsız etmişti anlamıyordum. Kyungsoo biraz dinlemesi için ikimizi arkaya göndermişti ama Jongin'nin uyuyacak gibi bir tipi yoktu. Gözleri ön koltukları arasından yolun üzerindeydi. Baekhyun'nun parmaklarıyla oynadığının farkında mıydı merak ediyordum. Onun için çok doğal bir şey gibi görünüyordu. Sürekli yaptığı bir şeymiş gibi.

Daha fazla izleyemeyeceğimi hissettiğimde başımı camdan dışarı doğru çevirdim. Bu görüntü neden içimdeki kıskançlık filizlerini besliyordu bilmiyorum. Belki de kalan tek ailem Jongin olduğu için onu başkasıyla paylaşmak istemiyordum. Yada Jongin'le birlikte olma düşüncesi bilinç altıma çoktan yerleşmişti.

"Hun?" esmerin sesini duyduğumda başımı yasladığım camdan kaldırıp diğeriyle göz göze geldim.

"Efendim."

"Yorgun görünüyorsun biraz uyu hadi."

"Asıl sen biraz uyu Hyung. Ben iyiyim." bunu ona zorla yaptırmazsam uyuyacakmış gibi durmuyordu bu yüzden o uyuyana kadar pes edecek değildim. Uyuması gerekiyordu ve bunu reddetemezdi.

Oturduğum yerde biraz daha ona doğru yaklaştım. Kahverengi irisleri her adımı dikkatlice izliyordu. Başımın içindeki düşünceler beni ele geçirirken bunu yapmak ne kadar mantıklıydı bilmiyorum. Ama düşünmedim bunların hiçbirini çünkü Jongin'nin uyumaya ihtiyacı vardı. Sol elimi kaldırarak omzumu patpatladım yavaşça. "Uyu biraz."

Jongin'nin gözleri birkaç saniyeliğine omzuma kayıp tekrar gözlerime çıktı. "Sende uyuyacaksın ama."

Başımı olumlu anlamda sallayarak ona biraz daha yaklaştım. Çünkü Baekhyun'dan dolayı o hareket edemiyordu. Kollarımız birbirine değdiği zaman durup geriye yaslandım. Jongin'nin varlığına anında adapte olmuştu vücudum. Kafasının omzumdaki tatlı ağırlığına bile alışmıştım. Daha kafasını bana yaslayalı birkaç saniye olmuştu oysaki. Başımı onun başına doğru yasladığımda bu duruma aşırı tepki veren bir tek kalbim vardı. O da deli gibi göğsümü dövüyordu...

***

Gözlerimi tekrar açtığımda hava kararmıştı. Arabanın farının ışığı ve motorunun sesi zombileri çok fazla çekeceği için Soo arabayı uygun bir yere çekmiş ill nöbeti de üstlenmişti. 

Omzumdaki ağırlık yüzüme küçük bir gülümseme oturmasına sebep oldu. Başımı hafifçe yana eğip Jongin'i rahatsız etmeden kontrol ettim. Görünen o ki zombi salgını bile uyku düzenini değiştirmemişti. Bulabildiği her yerde deliksiz uyuabiliyordu hala. 

Gözlerim yavaşça Jongin'nin diğer tarafına doğru kaydığında uyuyan güzel Baekhyun'nun kalkmış olduğunu gördüm. Büyük ihtimalle Kyungsoo ile birlikte nöbete çıkmıştı. Eh bütün gün uyuduğunu göz önüne aldığımızda bence bütün gece nöbeti tutabilirdi hiç sorun değildi.

Gözlerim tekrardan omzumda uyuyan bedene kaydığın karanlığın içinde beni izleyen bir çift kahverengi irisle karşılaşmıştım. Uyuduğunu sandığım beden tarafından izleniyor olmak küçük şaşkınlıkla yerimden zıplamama sebep oldu. Ama Jongin böyle kıkırdayacaksa hiç sorun değildi. İstediği kadar korkutabilirdi beni.

"İyi uyudun mu?" Jongin yeni kalktığı için hafif çatallı sesiyle sordu. Başını yavaşça kaldırarak arabanın içini taramayı da ihmal etmemişti.

"Bunu benim sana sormam lazım. Boynun tutulmadı mı?"

Jongin hızla başını olumsuz anlamda salladı iki yana. "Uzun zamandır uyuduğum en güzel uykuydu. Rüya bile gördüm." 

"Öyle mi ne gördün?" Merakla sordum esmere doğru dönerken. Şimdi onunda yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Dudakları hafiften yukarı doğru kıvrılmıştı. Bir gülümseme denir miydi buna bilmiyorum ama rüyasınından memnun gibi görünüyordu.

"Seni." 

Arabanın içi birden ısınmaya başladığında gözlerimi kaçırdım Jongin'den. Neden rüyasında beni görmüş olması beni utandırmıştı bilmiyorum ama yanaklarımın al al olduğundan emindim. Oldum olası küçücük bir iltifata bile kızarırdım zaten. Ancak böyle şeyler Jongin'den gelince kalbim deli gibi atmaya başlıyordu. Gözlerine bakamaz hale geliyordum. Arabayı çoktan ezberime almıştım mesela. 

"Eski günler mi?" Gözlerimi kucağıma çektiğim parmaklarıma dikmiştim onunla konuşurken.

"Hayır sanırım bu gelecektendi. Üzerinde benim gömleklerimden biri vardı. Hatırlıyor musun hani şu sol göğsünde kuş olan beyaz gömleğim." 

"Gizlice dolabından çaldığım beyaz gömleği mi diyorsun. O benim sayılır." 

Jongin tekrar kıkırdadı sessizce "Benden daha çok giydin. Haklısın, senin sayılır."

"Pekala bu pek geleceğe benzemiyor. O gömlek tarihe karışmıştır." 

"İşin aslı şu ki..."

Zombieland//SekaiWhere stories live. Discover now