15. Bölüm

496 68 21
                                    

Bölüm bu kadar geciktiği için üzgünüm. Evde 5 yaşında bir canavar var da dondurma diye tutturdu ona dondurma yaptım evde. Evde tıkılı kalınca hepimiz bir şeye sardık zaten. Hahahhahhaha KEYİFLİ OKUMALAR...

Sehun'nun güzel kaşları birden çatılırken belindeki kollarımdan kurtuldu. Az önceki tebessümden tek bir işaret kalmamıştı yüzünde. "Ne demek şimdi bu?"

"Hun-"

"Hayır, bir şey söyleme. Ben de geliyorum."

"Gelmiyorsun!"

"Benim yerime karar alamazsın Jong. Ben de geliyorum."

"Burada kal." Jongin'nin sesi kısıktı neredeyse fısıltı gibi çıkmıştı.

"Kendimi koruyabilirim." Ellerimi usulca boynuna sardım aramızdaki yumuşayan havayı fırsat bilerek. Onunda elleri hemen belimdeki yerini almıştı.

"Biliyorum." 

"Hem burada Donghae ile mi kalmamı istersin?"

Jongin'nin onunla yan yana durmama bile katlanamadığını biliyordum. Damarına basmamalıydım belki ama o anda çok tatlı gelmişti. Jongin'nin kaşları çatılırken dudaklarını elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi büzüşüne gülmemek için alt dudağımı ısırmak zorunda kalmıştım.

"İstiyorsan seni benimle gelmeye zorlayamam." 

Jongin'nin dudakları hemen dudaklarımın üzerindeydi. Fısıltı olarak çıkan kelimeler dudaklarıma çarpıyordu. Gözlerimi beni ilgiyle izleyen kahverengi irislerden dudaklarına çevirmemek için çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü kaçamak bir bakış atmış olabilirim.

"Az önce kalmamı istiyordun?"

Dudaklarım her hareketinde esmerin kalın dudaklarına çarpıyordu. Bunu burada herkesin içinde yapıyor olmak damarlarımdaki adrenalini arttırıyordu. Dudaklarının yumuşak dokunuşunu hissettiğimde gözlerim otomatikman kapanmıştı. Bütün vücudum Jongin'nin esiriydi.

"Kai Hyung!" Çığlık gibi çıkan ses yerimizden sıçrayarak birbirimizden ayrılmamıza sebep oldu. Jongin'nin şaşkın bakışları Luhan'ı bulmak için endişeyle etrafa bakınıyordu. Ufaklık Minseok ile oynadığı oyuna ara vermiş olmalıydı. Küçük arkadaşında arkasında bırakıp koşarak yanımıza doğru geliyordu.

"Hey Lu? Sorun ne bir yerin mi acıyor?"

Jongin tek dizinin üzerinde eğilerek Luhan'la aynı boya indi. Yüzündeki endişeyi bir kilometre öteden dahi okuyabilirdiniz. Gözleri ufaklığın üzerini ararken bir yarası var mı diye kulakları söyleyeceği şeyi bekliyordu.

"Biz en iyi kankalar değil miydik?"

"Öyleyiz."

"O zaman... Hani Sehun benimdi?"

Beklemediğim bir tepkiyle karşılaşınca birden donup kalmıştım. Jongin ise yüzündeki endişeli ifadenin yerini sevimli bir gülümseme almıştı. "Sana söylemiştim Lu. Sehun olgun erkeklerden hoşlanıyor diye."

"Ama ben de büyüyeceğim. Bekleyemez misin Sehun?" Küçük gözler beklentiyle bana döndüğünde birden ne diyeceğimi de bilememiştim. Luhan henüz küçük bir çocuktu ona bunu nasıl açıklayacağımdan emin değildim.

"Şey Lu-" Esmerin ani kahkahasıyla konuşmam bölündüğünde ona öldürücü bir bakış attım.

"Gülme! Hiç komik değil!"

Jongin dudaklarını ısırdı kahkahasını tutmak için. "Gülmüyorum. Hiç komik değil."

"Senden nefret ediyorum."

"Hayır beni seviyorsun"

Jongin'nin yüzündeki aptal sırıtıştan kendimi uzaklaştırmak için Luhan'nı eğilip kucağıma aldım. Küçük çocuk olanlardan habersiz ikimiz arasında gidip duruyordu gözleri. "Ben her zaman senin olacağım Luhan. Ama abin olarak." (y/n: sevdiğim kız bana abi deyince)

"Ama Se-"

"Söz veriyorum Lu, çok daha iyi birini bulacasın. Şimdi neden gidip oynamaya devam etmiyoruz?"

"Pekala." ufaklık büyük hayranı olduğu birinin az önce onunla olamayacağını öğrendiği için üzgündü. Biliyorum ben de küçükken babamın arkadaşlarından birinden hoşlanıyordum. Ve babam bunu hep sevimli bulurdu. Ben büyüdükten sonra ne kadar utansamda. Benim Jongin'le karşılaşmam gibi o da sonunda birini bulacaktı.

"Bu akşam yola çıkacak erzak ekibi." 

"Seninle Chanyeol'un ofisinde buluşuruz. Sakın beni beklemeden gideyim deme."

Jongin beni başını aşağı yukarı sallayarak onayladıktan sonra Luhan ve beni yalnız bırakarak geldiği yolda geri gitti. Bu akşam yola çıkmayı beklemiyordum. Başımı yastığa koyduğumda acaba zombinin biri beni uyurken yemeğe çalışır mı diye düşünmeden uyumaya düşündüğümden daha hızlı alışmıştım. Şimdi tekrar dışardaki dünyaya dönecek olmak beni biraz geriyor olsa da orada artık yalnız olmadığım için içim sonuna kadar rahattı.

Akşam olana kadar Luhan'la ne istediyse onu oynamıştım. Ona bu gece gideceğimi söylemek istemiyordum ama eğer sabah kalkıp da gittiğimi öğrenirse daha kötü hissedeceğini de biliyordum. Yine de onu eve getirene kadar konuyu hiç açmadım. Yani benimle kahkahalar atarak oyun oynayan çocuğa nasıl söyleyebilirdim ki gideceğimi.

Eve döndüğümüzde Kyungsoo her zamanki gibi mutfakta mucizeler yaratıyordu. Elindeki kısıtlı kaynaklarla yaptığı yemeğin enfes kokusu eve yayılmıştı. Eğer bütün bu salgın çıkmamış olsaydı dünyaca ünlü bir aşçı bile olabilirdi.

 "Hey Soo! Eğer 5 dakika gelebilirsen salona size bir şey söylemek istiyorum."

Kyungsoo kafasını karıştırdığı tencereden kaldırarak mutfak kapısında dikilen bana baktı. "Birazdan orada olurum."

Baekhyun ve Chen'nin salonda olduğunu biliyordum. Bütün zamanlarını salonda oturup konuştuklarından değil. Çok iyi anlaşmıştı ikili başka konu. Ama eve girdiğim zaman ikisininde sesini duymuştum salondan gelen. 

Ben de onlara katılmak için salona girdiğimde Luhan'nın Chen'nin kucağına çoktan kurulmuştu bile. İkili sanki bir şey söyleyeceğimi biliyormuş gibi aynı anda gözlerini üzerime yönlendirdi. Sabahki Jongin'le öpüşmem şokundan sonra hepsinin açıklama beklediğini biliyordum. Ama o konu sanırım biraz daha beklemeliydi. Çünkü benim de çözmem gereken bazı noktaları vardı.

"Bir sorun mu var Hun? Yüzünün rengi atmış?"

"Ben... iyiyim Chen."

İkili bana pek de inanmamış gibi duruyordu. Ama gerçekten iyiydim. Belki biraz stresli o kadar.

"Geldim." Kyungsoo da koltukta yerini aldığından konuşmaya başlamak için derin bir nefes aldım.

"Bu akşam depodaki erzak için bir ekip dışarı çıkacakmış. Jongin kendi adını da listeye yazmış."

"Nasıl yani Jong kampın dışına mı gidiyor?" Baekhyun'nun sesindeki ifadesi ikisinin arasındaki havada asılı ilişkiyi tekrar göz önüne vermişti benim için. Ama şimdi bunu düşünmenin sırası değildi.

"Kendini buna borçlu hissediyor. Ve şey... Ben de adımı yazdırdım."

"Sen de gidiyorsun yani?"

Chen'nin sorusuna başımı sallayarak yanıtladım sadece. Sonuçta söyleyecek çok fazla şeyim yoktu. Gidiyordum ve son. Jongin'le kampa sapasağlam geri dönecektik son.

"Ben de geliyorum." Baekhyun hiç tereddüt etmeden konuştu. Ne söylersem söyleyeyim fikrini değiştirmeyecekti belliydi. Tahmin etmiştim zaten geleceğini.

"Hayır gelemezsin. Siz kalıyorsunuz."

Bu sefer tepki Kyungsoo'dan geldi. Yüzünü buruşturdu konuşmadan önce. "Bizim yerimize karar alamazsınız geliyoruz."

Tam itiraz etmek için bir şey daha söyleyecektim ki Jongin'nin sesi hepimizi salon kapısına dönmesini sağladı. "O zaman ekip tekrardan yollarda?"

Zombieland//SekaiWhere stories live. Discover now