9. Bölüm - Kamp

503 73 39
                                    

"Gizlice dolabından çaldığım beyaz gömleği mi diyorsun. O benim sayılır."

Jongin tekrar kıkırdadı sessizce "Benden daha çok giydin. Haklısın, senin sayılır."

"Pekala bu pek geleceğe benzemiyor. O gömlek tarihe karışmıştır."

"İşin aslı şu ki..."

Dikkatim tamamen esmerin kahverengi gözlerine odaklanmıştı. O gömleği Jongin'den almak ilk seferimde kendimle girdiğim bir meydan okumaydı. Daha sonradansa Jongin'le aramda bir espiriye sebep olması bunu yapmaya devam etmeme sebep olmuştu. Onunla aramızda Suho dışında bir bağ olması hoşuma gitmişti.

Jongin daha cümlesini bitirmeden cama çarpan kafa ikimizinde yerinden şıçramasına sebep oldu. Esmer asker hızlı bir refleksle belindeki silahı kavrarken arabanın kapısını açarak kendini dışarı attı. Yüzünde daha önce onda görmediğim bir ciddiyet vardı. Kaşları hafif çatılmış, çenesini sıktığı için çene hattı iyice belirginleşmişti.

"Burada kal." 

"Yardım etmek istiyorum."

"Luhan ve Chen'i koruyarak yardım ediyorsun zaten Sehun. Burada kal." 

Ben daha Chen'nin kendi silahı olduğu ve kendini koruyabileceğini söyleyemeden arabanın kapısı kuvvatli bir sesle yüzüme kapatılmıştı. Jongin'i arabanın arkasına doğru takip ettim gözlerimle. Silahını belindeki yerine geri koyduktan sonra arabanın bagajını açarak sopa gibi bir şey aldı. 

Arabanın kaputuna çarpan darbe arabayı salladığında dikkatim esmerden uzaklaşmıştı. Kyungsoo arabanın kaputu ve zombinin arasında sıkışmıştı. Üzerine doğru eğilen yaratığın boynuna dayadığı levye ile yüzünün yarısı çürümüş şeyi kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Zombinin ağzından damlayan salya yanağına değdiğinde karanlık geceye rağmen Soo'nun yüzündeki iğrenltiyi gördüğüme yemin edebilirdim. Belki de sadece bende kendimi yerine koyduğum için aynı iğreltiyle tepki verdiğim için öyle gelmişti.

Birkaç saniye sonra karanlığın içinde savrulan bir sopa yaratığın kafasına saplanıp cama kan sıçratırken Kyungsoo'yu da zombinin kıskacından kurtarmıştı. Zombinin kafasının kırılma sesi miğdemi bulandırsada kusmamak için kendimi zorladım. Uzun zamandır şahit olduğum şeyler olsada kendimi hala yüzümü buruştururken buluyordum. Buna alışacağım günün geleceğini de hiç sanmıyordum. Basitçe benim tarzım değildi.

Luhan gürültüye daha fazla kayıtsız kalamadı. Küçük çocuğun gözleri yavaşça titreşerek açıldı. Chen bir an için dikiz aynasından benimle göz geldi. Ancak çok uzun sürmeyen saniyeler sonrasında tekrar kucağındaki çocuğa dönmüştü. "Günaydın Lu."

Luhan küçük ellerini yumruk yapıp gözlerini avuşturmaya başladı. "Günaydın hyung. Ne oluyor?"

"Hiçbir şey. Neden uyumaya dönmüyorsun?" Chen sakin ve tatlı bir şekilde konuştuğunda kendimi şaşırırken bulmuştum. Böyle bir durumda nasıl bu kadar sakin olabilirdi ki. Ben kafayı yemek üzereydim ve beş saniyesine kadar Luhan için endişelenmiyordum bile.

"Ben çocuk değilim hyung beni kandıramazsın." Luhan ciddi olduğunu düşündüğü bir yüz ifadesiyle Chen'e baktığında gülmemek için alt dudağımı ısırmıştım. Birkaç dakikalığına da olsa dışardaki karmaşayı unutmuştum bile. 

"Luhan gelip benimle arkada uyumaya ne dersin. Yalnız başıma uyuyamıyorum."

Luhan sesimi duyar duymaz Chen'nin omuzları üzerinden benimle göz göze geldi. Uykulu gözleri ay şeklini alana kadar gülümsedi. Böyle bir durumda nasıl bu şekilde gülebiliyordu bilmiyorum. "Sakın korkma Sehun. Seni ben koruyacağım." 

Zombieland//SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin