5. Bölüm- Araba Sohbeti

541 76 27
                                    

Biraz kısa bir bölüm oldu biliyorum. Bu hafta cuma günleri boş günüm olduğu için bundan sonra cumaları yeni bölüm yazarım gibi görünüyor. Keyifli okumalar... Bir de yorum yapmayı unutmayın 😘

"Çünkü Suho Hyungu az önce geçtiğimiz evlerden birine gömdüm!"

Jongin bütün gücüyle frene basarken arabadaki herkes öne doğru savruldu. Arka taraftan gelen homurdanmalar arabanın içine doldururken bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. 

"Suho bölüğün buraya yakın olduğunu söylemişti. O da ayakta olduğuna inanmak istedi ama günün sonunda onu gömüyordum"

"Özür dilerim Hun. Ben..." Jongin kırık bir sesle konuştuğunda ellerimin tersiyle gözlerimi sildim. Son birkaç günde son bir yılda ağlamadığım kadar ağlamıştım sanırım. İnsanın kolları arasında ağlayacağı birini bulması ağlayamadığı zamanların da acısını çıkarmasına vesile oluyormuş demekki.

"O zaman bir sonraki bölüğe doğru ilerleyeceğiz. Siz ikiniz arka tarafa geçin ben sürerim." Baekhyun yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle arka taraftan konuştu. Başımı olumsuz şekilde sallayarak yanıtladım onu. Eğer böyle devam edersem onları yalnızca yavaşlatıyor olacaktım.

"Geceyi arabada geçirmemiz gerekecek. Havada kararmak üzere zaten. Buradan sonrasını ben sürerim Jongin Hyung da biraz dinlenmiş olur." 

"Yorgun değilim. Ben devam ederim." Jongin anında itiraz etti önerime. Başka kimsenin bir şey demesine de izin vermeden arabayı tekrar çalıştırdı. 

Baekhyun ve Kyungsoo tekrar uyumaya başlamıştı arka koltukta. Jongin ne kadar bana da uyumamı söylese de gözlerimi yumduğum anda abimi görüyordum sadece. Birkaç denemeden sonra uyumaya çalışmayı bırakmıştım zaten. 

Yavaşça gözlerimi aralayıp gergince arabayı kullanan Jongin'e baktım. Direksiyonu tutan elinin parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Suho'nun kaybı benim kadar onu da etkiliyordu biliyorum. Ve Suho'nun o bölüğü bulduğumuzda salgına yakalandığını da bilmesini beklemiyordum. Onu kesinlikle suçlamıyordum. Ama görünen o ki o yapıyordu. Onu rahatlatmak için bir şey söylemek isterdim ama 'senin suçun değildi' gibi şeyler işe yaramıyordu. 

"Jongin hyung?"

Jongin sanki bir transtan çıkmış gibi kafasını hızla sallayıp bana kısa bir bakış attı. "Hmmm?"

"Bir insanın araba kullanırken bu kadar çekici görünebileceğini bilmiyordum." 

Jongin'nin kahkahası arabanın içini doldururken ben de gülümseyerek ona eşlik ettim. Konuyu değiştirmem gerekiyordu çünkü yol boyunca bunu kafasına takacağını biliyordum. Biraz olsun işe yaramış olmalı ki kolları gevşeyerek bir eli direksiyonu bıraktı. Duruşu az önceki kadar kasılmış durmuyordu.

"Eun Mi'yi hatırlıyor musun? O da bana hep öyle derdi."

"Ahhh evet hatırlıyorum." Jongin bakmıyorken gözlerimi devirdim. Evet hatırlıyordum. O dönem Jongin'nin üçüncü kolu gibi sürekli peşindeydi. Ama işin gerçeği Jongin ile sadece okuldaki ünü yüzünden birlikteydi. 

"Sesindeki o ima da neydi?" 

"Bizim evde dokunmadığı bir annem kalmıştı herhalde. Vivi'ye bile kuyruk salladı." birkaç saniye durakladım ve "Özür dilerim." diye ekledim. Eun Mi orospunun tekiydi ve Jongin'i de aldattığından emindim. Birkaç kere yemek yerken bacağıma dokunduğuna yemin edebilirdim. Ama Jongin hyung onu sevmiş olabilirdi. Bu yüzden özür dilemek zorunda hissetmiştim kendimi. Eski sevgilim bile olsa sevdiğim biri hakkında böyle konuşulmasından hoşlanmazdım ben olsaydım.

"Bunu neden bana o zamanlarda söylemedin peki?"

"Çünkü o senin sevgilindi ve ben sadece en iyi arkadaşının küçük kardeşi. Bana inanmazsın sanmıştım." 

"Saçmalama Sehun. Sen sadece en iyi arkadaşımın küçük kardeşi değildin. Sen benim de kardeşimsin. Suho'yu ailesini koruması için birlikten gönderdiğimde aklımda sadece sen vardın. Suho'nun gidip seni güvenli bir yere götürmesini istedim. Hayatta kalmana ihtiyacım vardı."

Arabanın içi birden ısınmaya başlamış gibiydi. Dudaklarımı birbirine bastırarak ince bir çizgi haline getirmiş, dudaklarımda oluşan gülümsemeyi engellemeye çalışmıştım. Başımı yan pencereye çevirerek Jongin'den kaçırmıştım yüzümü. "Annem bu dediğini duysa çok üzülürdü." 

Jongin tekrar gülmeye başladığında bakışlarımı esmere çevirdim ben de. Gözleri hilal şeklini alana kadar kısılmış bir şekilde yola odaklanmaya çalışıyordu. Jongin dünyadaki en güzel gülüşe sahip olduğunu söyleyemezdim. Hatta biraz garip bulduğumu bile söyleyebilirim. Ama şöyle bir durum vardı ki onunla birlikte güldüğümüz zaman kulaklarıma ulaşan o garip karmadan hoşlanıyordum. Ya da şöyle söylersem daha iyi olurdu sanırım. Oluşan o garip karmadan baya hoşlanmıştım.

"Bayan Kim'in yemeklerini çok özlediğimi söylemek için geç mi kaldım." 

Bu sefer kocaman bir kahkaha benim dudaklarımdan kaçtı. Arkadaki ikiliyi uyandırmaktan hiç çekinmeden Jongin'le güldük. Uzun zamandır hiçbir duygu belirtisi görmeyen bedenim ufacık bir şeye bile tepki verir olmuştu. Dokunsalar ağlıyordum, en ufak şeye gülmeye başlıyordum. Akıl sağlığım konusunda ciddi endişelerim vardı.

"Suho burada olsa ne derdi biliyor musun?" abimin ismini duymamla gülümsemem yüzümde dondu.

"Ne derdi?"

"Çirkin kahkahanızla kulaklarıma işkence etmeyi bırakın derdi." 

Tekrar gülmeye başladığımızda artık karnıma sancılar saplanıyordu. Derin nefesler alarak gülüşümü kontrol almaya çalıştım ama pek bir işe yarıyor gibi görünmüyordu. Gülmeyi çok severdim. Kim sevmezdi ki zaten. Ama biz ne zaman Jongin'le bir şeye gülmeye başlasak abim bize bu cümleyi kurardı. Kendi dede espirilerine gülmediğimiz için bize kızgın olduğunda ise çok komik bir surat ifadesi takınırdı. Şimdi burada olup gerçekten bu cümleyi kurmasını isterdim. Ancak işte bazı şeylerin değerini o şeylere artık ulaşamadığımız zamanlarda anlıyordum. İş işten geçtikten sonra.

"Onu çok özledim." Jongin buruk bir gülümsemeyle itiraf etti.

"Ben de onu özledim ama artık onun hakkında konuşmak çok daha kolay." 

"Söz veriyorum Suho. Sehun'u canım pahasına güvende tutacağım." Jongin'nin gözleri kısa bir süreliğine gökyüzüne kaydı. Yüzünde hala buruk gülümsemesi asılı kalmıştı. 

Kalbim bir saniyeliğine Jongin'nin sözlerine karşı durdu. Onu da beni korurken kaybedersem daha fazla devam edebilir miydim bilmiyordum. Kalbim düşüncesiyle bile sıkışıyordu. Daha fazla onunla konuşamama fikri midemin bulanmasına sebep oldu. Başımı olumsuz anlamda hızla sallayarak kötü düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştım. Jongin'nin hiçbir yere gittiği yoktu. Şimdi böyle şeylerle kendimi olumsuz düşüncelerin içine atmam gereksiz bir ayrıntıydı sadece.

Jongin bu gün ikinci kez birden frene bastığında dudaklarımdan çıkan çığlığı bastırmak için ellerimi ağzıma kapattım. Önümüze birden atlayan karaltının daha ne olduğunu anlamadan ilk tekerlek üstünden geçmişti bile. Böyle sahneler genelde korku filmlerinde gerçekleşirdi. Sen ne olduğunu anlamak için arabadan inerdin ve canavar üzerine atlardı. Tam olarak bu senaryonun gerçekleşebileceği bir dünyada yaşıyorduk bizde. Bu yüzden Jongin'nin eli kapıya uzandığında diğer koluna hızla yapıştım.

"Köpek mi ezdik?" Kyungsoo kucağında hala uyuyan Baekhyun'u rahatsız etmeden doğruldu yavaşça. 



Zombieland//SekaiWhere stories live. Discover now