Zühre

9.7K 515 821
                                    



Zühre..

Zühre beş çocuklu, fakir bir ailenin üçüncü çocuğuydu, herkese bir iş düşerdi doğduğu evde. Önce anasının elinden tuttu, biraz büyüyüp para kazanınca da babasının. Tarlaya gider, ırgatlık yapar, o iş bu iş demeden çalışırdı, bir yandan gidebildiği kadarıyla okul. Buralarda bahar erken gelir, sonbahar ise geç. Pamuk tarlalarında hasat bitmeden çocuk işçilerin mesaisi bitmez, haliyle okul falan hak getire.

Devlet de bilir olan biteni, çocuklar devamsızlıktan sınıfta kalmaz, çünkü onların tarlaya devam ettiğini herkes bilir. Zühre, düşe kalka bitirdi liseyi, girdiği üniversite sınavında her şeye rağmen aldığı puanla ilk kez umutlanmak istedi, yüreği kıpır kıpır, gözleri pırıl pırıldı o gün. Belki de bir kapı aralamayı başarmıştı "İşte bu!" Dedi.

"İşte bu, yırttın Zühre, senin de adam yerine konacağın bir hayatın olabilir. Hep böyle gidecek değil ya, kıracaksın bir yerde zincirlerini, o gün bu gün! Başka yerler göreceksin, başka insanlar tanıyacaksın, onlar gibi yaşamayı öğreneceksin."

Hayalleri, sadece başını yastığa koyup da heyecandan bir türlü uyuyamadığı bir gece boyunca sürdü. Sabah, gerçek dünyaya sert bir iniş yapıverdi aniden. Başka şehre gitmek yoktu, kız dediğin oralarda harcanır giderdi, başında erkek olmazsa, iki günde namusu beş paralık olurdu. Kadının namusu illaki bir erkeğe emanet edilmeliydi yoksa maazallah.

Güçbela en azından aynı şehirde okumak için ikna etti babasını, ona kalsa okuyup da ne olacaktı? İki gün sonra el kapısına gidecek, ya çalışacak ya çalışmayacak, şimdi en azından eve para getiriyordu. Yalvardı, yakardı, gene çalışacaktı, hem lise gibi değildi ya yüksek okul, devam mecburiyeti olmayan dersler vardı. Zühre, gene tarlaya gider, parasını kazanır, burs da alırdı devletten, kalabalık aile, sigortalı çalışan yok.

Kazım, uzun uzun düşündü, zaten kışın iş güç hak getire, belki başka burslar da alınırdı. Duymuştu, fukara kız çocukları da okusun diye verilen paraları, "he" demek işine geldi.

Zühre, ikinci düş kırıklığını elinde sınav sonuç belgesiyle koşarak gittiği okulda yaşadı. Tercih yapmaya hak kazanmıştı ama Urfa'da bir bölüme yerleşmesi mümkün görünmüyordu. Kendi çabasıyla ancak bu kadar olmuştu çünkü lisede kaçırdığı dersleri telafi edememişti. Pes etmedi, iki yıllık bölümlerde dahil edilince biraz şansı artmıştı, umut çiçekleri bir kez daha açıverdi. Öğretmenlerinin yardımıyla tercihlerini yaptı, "olsun" dedi "buna da şükür" diye ekledi sonra. Okuyacaktı ya, "birgün" dedi.

"Birgün kurtulacaksın Zühre!"

Belki de hayata olan hırsı, öfkesi, hıncı bu günlerden kalmaydı Zühre'ye. Çünkü hiçbir şey önüne hazır konmamıştı, hep dişiyle tırnağıyla mücadele ederek kazanmıştı hayatını. Ondaki bitmeyen azmin kökleri bu günlere dayanırdı, Zühre, kolay kolay pes etmezdi, geri çekilmezdi.

Zira ağlamayan bebeğe meme verilmeyeceğini küçük yaşlarda öğrenmişti, şimdiye kadar kendisine ait olanı söke söke almıştı.

İçinde deli gibi bir heyecan, çocuksu bir neşe vardı, aklından gelip geçen hayallerin hızına yetişemeyen beyni yanacaktı neredeyse. Sonuçları beklerken, çoktan iş güç sahibi olmuş, anasına yeni kıyafetler, hatta o çok istediği bileziği bile almıştı. Hayal kurmak da parayla değildi ya, en azından bunda özgürdü genç kız.

Zühre, hayallerinden yana başka bir darbeyi tercih sonuçları açıklandığında yedi. Hiçbir bölüme yerleşememişti, önce yıkılıp yerle bir oldu sonra yenilmek bilmeyen hırsıyla tekrar doğrulup ayağa kalktı. İlk işi onu tarumar eden sonuç belgesini hınçla buruşturup çöpe atmak oldu, göz yaşlarını elinin tersiyle silerken öfkeyle söylendi.

KÜL VE KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin