13) Güveni Kaybetmek

11K 666 1.2K
                                    



Merhabalar canlarım,
Bu hafta bölüm yazmaya hız verdim ve yorumlarınıza tek tek dönemedim.
Hepinize ayrı ayrı, çok teşekkür ederim. 🥰🥰🌸❤️❤️
Yorum yazan, yıldıza dokunan elleriniz dert görmesin. On gün içinde üç bölüm yayımlayarak kendimi aştım. 😊
Merak edip sorduklarınız bölümlerde cevap bulmuş olacak inşallah. 5000 kelimeyi aşan bir bölüm oldu, hepinize iyi okumalar diliyorum.
Seviyorum sizi ❤️❤️❤️


Hayatta her şeyin bir telafisi olabilir mi? Bir an yaşanır, hafızamıza işlenir, iyi ya da kötü anılarımız arasında yerini alır. Anların telafisi, anıları silmenin de bir yolu yoktur, olmadık anlarda bumerang gibi dönüp geliverirler. Unutulmasını istediğimiz anları yaşatmamak gerekir, aksi takdirde elimize kalan anlamsız bir pişmanlıktır.

Berat, sürekli bir önceki günün acı anılarını silmek isteyecekti zira bir zincirin halkaları gibi birbirini izleyen olayları durduramıyordu.
Adam, henüz pes etmemişti ama bir gün ipin ucunu kaçıracak belki de zaman zaman hayatı olağan akışına bırakacaktı. Şimdi boşa çıkan çabaları onu yıldıracak, bezginliğe düşürecekti.

Henüz pes etmediği günlerdeydi, ümidini de kaybetmemişti. Sevdiği kadına giden yolları hızla geçerken, hemen yanıbaşında oturan anasına ufak bir bakış attı.

"Niye bu kadar inatçısın ana? Tutturdun kızı rahat bırak, biraz nefes alsın diye. Ya insan her fırsatta kendi evini, kocasını bırakıp gitmeyi huy edinir mi?"

"Hem de hiçbir sebep yokken öyle değil mi?"

"Ana.. sürekli damarıma basıyorsun, aptal mıyım ben? Biliyorum ama çaresi bu mudur yani?"

"Çaresi yoktur, Ayşe de bilir ama onun ki günü geçirmek, ne kadar uzak dursa o kadar az canı yanar bilirim. Hani derler ya göz görmeyince gönül katlanır."

"Benim canım yanmıyor mu? Ben ona ayrı yanıyorum, ondan uzağa düştükçe ayrı. Hiç yardımcı olmuyorsun oğluna, hiç acımıyorsun."

"Bir insanın kendine ettiğini, kırk kişi bir araya gelse edemezmiş. Kendin ettin be evladım, kabul etmeyecektin, bu kızı bebekliğinden bilirim, ölür de razı gelmez bu hayata. Boşa heba ettin güzelim hayatını."

"Bir yol göster o zaman, de ki şöyle yap, inanki her şeyi yapmaya razıyım. Yeterki yüzü gülsün."

"Çok geç be evladım, o kadını nikahına aldın, üstelik hamile, ne diyeyim sana? Bırak desem diyemem iş işten geçti. Hem bu saatten sonra kim böyle bir vicdansızlığı yapabilir? Artık iki ateş arasında kalmış bir adamsın sen, yanıp duracaksın."

"Bazen diyorum ki; bu günler geçecek, bir hal çaresi bulacağım. Zühre bebeği doğursun, kim bilir belki başka bir ev, ne bileyim.."

"Razı gelecekler mi? Ağa konağına gelen gelin bir daha çakabilir mi sanıyorsun? Hem o evladını bırakıp gider mi, gidebilir mi? Ah oğul hep olmayacak işlerin peşindesin."

"Bir çaresini elbette bulacağım, bugün değilse yarın ama bulacağım."

Araba, küçük köy evinin önünde durdu, yaz mevsimi olmasına rağmen bacasından çıkan dumanlar yer ocağının yandığını gösteriyordu. Yaşlı kadın, iki oğlunun ısrarına rağmen bu eski taş evi bırakmıyordu. Zeliha'nın diyeti olan parayla yeni bir ev yapmıştı büyük oğlu, küçüğü de onun üzerine bir kat çıkıp yerleşmişti. Değil o evlerde yaşamak, kapısından girmeyi dahi yüreği kaldırmıyordu.

Fadime nenenin evinin etrafı eski püskü bir çitle çevrilmiş, içine sebze ekilmişti. Berat, arabadan inip etrafa bakındı.

Ayşe'nin arabası, az ileride duruyordu, küçük ama güzel bir arabaydı ancak Ayşe başlarda park ederken ufak tefek kazalar yapmıştı. Son bir kaç aydır bu arabayı değiştirelim dediği halde inatçı karısına sözü geçmiyordu.

KÜL VE KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin