6) Kara Gözlüm

10.5K 609 941
                                    


AYŞE'NİN GÜNCESİ - IV

Ah be Günce...
Ben kendimi mutlu olmaya fazla kaptırmışım galiba, nasıl bir bahtım olduğunu unutmuşum. Sanki "onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine." diye bitecek bir masalda gibiydim. Oysa ben o masalları çocukluğumda dahi dinleyememiş, hevesimi alamamıştım. İlkokula giderken, sınıfımızdaki küçük kitaplıkta bulduğum her masal kitabını en az üç kez okurdum. Acaba o yüzden mi bu masala böylesi kolay aldanışım? Bir insanın talihi hemen böyle döner mi aptal Ayşe?

Berat Ağa, seni öyle çok sevecek, öyle aşık olacak ki; "Sen bir yana, dünya bir yana!" diyecek. Her daim ilk tercihi sen olacaksın, diğer dünya nimetlerinin hepsinden önde tutacak seni. Sence de böyle bir hayale kapılmak saçma değil mi? Şimdiye kadar hiç de saçma gelmiyordu, hatta tam olarak öyle hissediyordum.

"Berat Ağa beni çok seviyordu."

Bir zamanlar Aziz Ağa, anama derdi ki, "Zeliha, sen bir kez yüzüme gül, dünyayı ayaklarının dibine sereyim." Çocuk aklım almazdı, anamın ayaklarının altına ne serecek acaba diye düşünürdüm zira öyle bir şey de olmadı zaten. Anam her seferinde başını önüne eğip "Melek ablama git ağam, senin karın o." derdi. Sonrası Aziz Ağa beni odadan gönderirdi, önceleri Melek annemin yanına giderdim ürkek adımlarla. Her seferinde bana sarılıp ağlardı, beş altı yaşlarında bir kız çocuğu bunu anlayamaz, ben de anlamamıştım.

Anam, birgün beni kenara çekip dedi ki; "Senin ayrı bir odan olsun Ayşe, büyüdün artık. Melek annenin koynuna gitme!" Dudaklarımı büküp inci gibi yaşları dökmüş olmalıyım ki, kıyamamış sıkıca sarılıvermişti. "Baban yokken benimle yatarsın ama o gelince odanda yatacaksın." Çocuk zihnimin çözemediği bilmeceleri büyüdükçe çözer olmuştum. Anam beni niye Melek annemin koynuna göndermiyormuş şimdi daha iyi anladım.

Benim, Melek annemin koynuna gidişim, kocasının diğer kadının koynunda olduğunun işaretiymiş. Melek annemin, her seferinde öyle içli içli ağlayışı da, bana türlü yalanlar söyleyerek kandırması da hala gözümün önündedir.

Meraklı, çocuk aklımla "Neden ağlıyorsun?" diye sorar dururdum. Sağ eliyle sol göğsünü gösterip, "Bak Ayşe, tam da şurası var ya.. çok ağrıyor kuzum." dediğini de, benim ufacık ellerimle uykuya dalana kadar göğsünü ovduğumu da hiç unutamam.

Şimdi, aynı derde düştüğüm gün gibi aşikar, benim de göğsüme koca bir delik açıldı. Hep aynı yer, cayır cayır yanıyor, hatta zaman zaman nefesimi kesecek kadar sıkışan bir yüreğim var artık. Üstüne üstlük göğsümü ovalayıp, iki de bir "geçti mi anne?" Diye soran küçücük eller de, yarım yamalak kelimeleriyle sorgulayan o ufacık kız da yok artık. Senin anlayacağın çok yalnızım be Günce..

Anam, Aziz Ağa'yı hiç sevmedi, hatta hiç kimseyi sevmiş midir onu bile bilmiyorum. Onunla bu konuları konuşmamıza yetecek kadar ömrü olmadı, genç kız olduğumu görseydi bana anlatır mıydı?

Gerçek aşk nasıl anlaşılır, sevda bir süre sonra biter mi? Bir kadın sevdiği adamı unutmak yada ondan nefret etmek için ne yapmalı? Yaptıkları, ondan nefret etmeme neden yetmiyor?

Sevdiğin adam, başka bir kadına dokunmuş, onu nikahına almış, sen hala içinde onu öldüremiyorsun. Onu yüreğinden söküp atamıyorsun, eski mutlu günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyorsun. Onu istemiyorsun, görmeye dayanamıyorsun ama gene de yüreğin yanmaya devam ediyor.

Ah anacığım neden bu kadar erken göçtün bu dünyadan? Şimdi yanımda olmana öyle ihtiyacım var ki, ben onu sevmek istemiyorum artık, yüreğim neden söz dinlemiyor, neden hala onun sevdasını, aşkını özlüyor? Neden bana bakışları hala yüreğimi titretiyor, o sedirde yatıyor olması hala neden önemli? Oysa o kadına gitmiş, ona dokunmuş, şimdi burada olması neyi değiştirir? Peki tekrar ona gideceği gün gibi ortadayken hala saçmasapan hayaller kurmaya meyilli beynime ne demeli? Bazen yüreğimi göğsümden söküp atmak istiyorum, belki atmayı bırakırsa sevmeyi de bırakır öyle değil mi ana?

KÜL VE KORTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang