25) Gidenler ve Kalanlar.

11.6K 729 1.1K
                                    



Kaza sonrası manzara, savaş alanından farksızdı; devrilen, yan yatan, birbirine girmiş araçlar, etrafa saçılan metal parçaları. Deli gibi koşturup hiçbir şey yapamayan insanların anlamsız bağrış çağrışları. Yardım çığlıkları, feryatlar, toz, duman ve havaya hakim olan yoğun panik.

Gelin arabasının içinde bir inleme sesi duyuldu. "Şengül! Canım.. aç gözünü! Abii! Abii! Aman Allah'ım. Ses verin! Biriniz ses verin! Yenge!" Damattı, sıkışıp kaldığı yerde feryat figan bağıran. Serhat, yanıbaşında gelinliği kanlara boyanmış, hareketsiz yatan kıza sarıldı, sarstı. "Şengül! Ölme! Sakın ölme! Zeynep! Ses verin Allahaşkına!"

Arkadaki araçta da başka bir can pazarı yaşanıyordu. Sultan çıldırmış gibi feryat ettikçe hemen yanındaki çocuklar tiz çığlıklar atıyordu. Sibel'in dudaklarından inlemeye benzer bir ses çıktı ama bedeni çocuklarının üzerindeydi. Kollarını sımsıkı sarmıştı iki yavrusuna.

Sultan, henüz dört yaşındaki oğlanı güç bela kopardı gelininden, ardındanda beş buçuk yaşındaki küçük Sultan'ı çekti yanına. "Sibel!" Diye haykırdı can havliyle ama Sibel hala iki büklümdü.

Çocukların sürekli olarak "Anne! Anne!" diye ağlamalarıyla gelinini sarstı. "Sibel kalk! Kalk kızım çocuklar korkuyor!"

Kadın, geçirdikleri kazanın şokuyla ön tarafa bakmayı ancak akıl edebilmişti. Telaşla önüne döndü bu kez. Ömer'in başı direksiyonun üzerine açılan hava yastığına düşmüştü, kendinde değildi.

"Ömer! Oğul! Ses versene oğlum.. aslanım!" Adamın hafifçe inlemesiyle umutlanarak iki koltuğun arasından eğildi. Kocasına baktığında adamın savrularak ön cama çarptığını, boynu garip bir açıyla cama dayanmış, hareketsiz yattığını görerek yeni bir feryat kopardı. "Hamit! Ağam! Allah'ım! Allahım! Hamit!"

Ayşe ne kadar sağa doğru kaçsa da tırın hedefi olmaktan kurtulamamıştı. Sürücü kapısının hemen yanından kötü bir darbe almış, devrilmekten son anda kurtulmuştu. Zehra, yana doğru eğilerek şarampole düşen arabanın nihayet hareketsiz kalmasıyla sımsıkı tuttuğu kapı kolunu bıraktı. Korkuyla kapadığı gözlerini açarak soluna döndü, Ayşe'nin başı sağa doğru eğilmişti, sol taraftaki yarasından akan kanlar, yüzüne, boynuna ve elbisesine yayılıyordu.

Zehra, kemerini çözerek kıza doğru atıldı, "Ayşe! Aç gözünü kurban olayım! Aç gözünü aç!" Arkadakiler de o anda hareketlendi. Sevgi, öne doğru eğilip, Ayşe'nin omuzunu sarstı. "Ayşe gülüm, Ayşe!" Fatma ve Hacer yaşadıkları şokla dili tutulmuş gibi bakıp kalmışlardı ancak bir kaç dakika sonra ikisi birden feryat figan ağlamaya başladı.

Ayşe'nin arabasına ilk Osman ulaştı. Sıkışan kapıyı açamayınca çıldırmıştı adeta. Kırılan camdan uzattığı eli titreyerek kızın boynuna dokundu. Parmak uçlarında hissettiği kalp atışlarıyla derin bir nefes alarak başını arabaya dayadı. Kalbi korkuyla deli gibi atıyordu.

Tam da o anda Ahmet yetişti imdadına. "Ağam! Ayşe iyi mi? O.. o yaşıyor mu?" Osman yaşadığı büyük korkudan sıyrılarak kendine geldi. "Polisi, ambulansı ara Ahmet! Hemen ara! Büyük bir kaza oldu diye söyle! Ayşe'yi çıkarmamız lazım hemen."

Arabanın diğer yanına dolaşarak Zehra'nın kapısını açtı, kız hala "Ayşe" diye feryad ediyordu. Elini uzatıp inmesine yardım etti, içeri geçip kardeşinin kemerini çözdü. Gözlerinden akan yaşlara aldırmadan, titreyen elleriyle, başını oynatmadan koltuğu geriye doğru iterek hareket alanı açtı kendine.

"Ayşe.. canım.. beni duyuyor musun?" Bir eliyle saçlarını yana çekerek yüzünü ortaya çıkardı. Başından akmıştı kanlar, yüzünde yara yoktu. Ne yapacağını bilemez bir halde ondan bir hareket bekledi. Kızın hafifçe yüzünü buruşturarak inlemesiyle umutlanarak "Çok şükür, Allahım sana çok şükür. Kıpırdama canım. ambulans geliyor şimdi."

KÜL VE KORWhere stories live. Discover now