23) Kül.

11.6K 760 1.9K
                                    



AYŞE'NİN GÜNCESİ

Hayatım bu hale geleli bir buçuk seneyi geçti. Geri dönüp bakıyorum da galiba istedikleri oldu; başardılar.

Sustum...

Öyle bir sustum ki artık sorularına bile cevap verme gereği duymuyorum. İtiraz etmiyorum, isyan da yok. Ağlamıyorum da..

Niye böyleyim bilmiyorum, içimde bir yerlerde saklanan, sinen, eski Ayşe'yi arıyorum ama yok!

Çok düşündüm.. o beynimi uyuşturan ilaçların gölgesinde ne kadar olursa o kadar düşündüm. Hangi noktadan başladım, hangi yere ulaştım artık bilmiyorum.. galiba önemi de yok.

Son günlerde hiçbir şey için bir sebebimin olmaması ne garip.

İlaçları bıraktım.. onların kafamı dağıtmasına gerek yok keza kafamı istesem de toplayamıyorum.

Sanki bir ırmağın kenarında oturmuşum da akıp giden günleri öylece izliyormuş gibiyim.

Etrafımda her gün yeni bir şey oluyor; insanlar yaşamaya devam ediyor, ben duruyorum.

Duruyorum ve sadece bakıyorum. bazen görmüyorum bile. Bilmiyorum belki de beynim bazı şeyleri görmeyi reddediyor artık.

Berat Ağa, konağa geliyor, avluda oturuyor, kucağında küçük kızı var. Zühre, artık gülüyor, mutlu sanırım. Onlar artık aile oldular, Berat Ağa da değişen çok şey oldu. Sanırım artık her şeye alıştı.

Akşam olunca odaya gelip bana bir şeyler söylüyor, bazen de hiçbir şey söylemiyor. Sadece üzgün üzgün bakıyor, o anlarda ne düşündüğünü hiç bilmiyorum.

Gecenin bir yarısı uyanıyorum, daha gözlerimi açmadan onun varlığını hissediyorum. Saçlarımda usulca dolanan elini ya da yanağıma dokunan parmaklarını duyumsuyorum.

O anlarda taş kesiliyorum adeta, nefes alamıyorum ama o farketmiyor. Bazen o da pek kendinde olmuyor ya da fazlaca dalgın olmalı. Fısıldayarak bir şeyler söylüyor daima; af diliyor, aşktan sevdadan bahsediyor.

Ben sadece bir şeye takılıyorum; dokunuşunun anlamsızlığı, hiçliği. Dokunuşunun bana verdiği tek his korku ve panik.

Başlarda o kadına dokunduğunu düşünerek içim acıyla dolardı, iğrenirdim. Diğer hislerim gibi onu da kaybediyorum artık, bu umarsızlık da neyin nesi? Neden çığlık atmak, bir şeyler söylemek gelmiyor içimden? Kendi hayatıma dışardan bakıyormuş gibi kayıtsız kalmam normal mi?

Kızlar, gelinler, hatta büyükler sürekli bir şeyler anlatıyor ama ne dedikleri aklımda yok.

Gün geçtikçe bebek de hızla büyüyor.
Bazen onun ağlamasını ya da gülücük seslerini duyuyorum, hiç yanına yaklaşmadım. Özellikle yaptığım bir şey değil bu ama bir şekilde uzak durduğum muhakkak.

Bir gün birisi onu kucağıma bırakıverecek diye ödüm kopuyor.

İki ay sonra Şengül'ün düğünü olacak, kızın heyecanı çenesine vurmuş, sürekli konuşuyor. Herkes bir kıyafet telaşına düşmüş, benim içimde en ufak bir yaşam belirtisi yok.

Halbuki her şey çok normal görünüyor. Çılgınca bir fikir olabilir ama sadece ben yok olmuş gibiyim.

Bir hayal gördüm, sevildim zannettim, sevdim zannettim ama olmamış bunlar. Hiç olmamış, kendi izlerimi arıyorum ama bulamıyorum.

KÜL VE KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin