15) Ayşe Bir Varmış, Bir Yokmuş.

11.5K 692 1.7K
                                    


Merhabalar canlarım,
Gene çok uzun bir bölümle geldim. 5500 kelimeyle geçen haftayı telafi ettiğimizi düşünüyorum artık.
Keyifle okuyun diyeceğim ama birazcık üzücü yerleri de yok değil. Genel olarak seversiniz diye düşünüyorum. Seviliyorsunuz. ❤️❤️❤️


Biten bir şeyler olduğu muhakkaktı ancak Berat'ın yanıldığı da gün gibi ortadaydı. Olmazı oldurmaya çalıştığını göremedikçe hem kendini hem de sevdiğini hırpalamaktan vazgeçmiyordu. Şimdiye kadar kıskançlıklarına gülüp geçen, en fazla birazcık sinirlenen kadının yüreğini ne tür bir ateşle yaktığını anlamıyor ya da anlamak istemiyordu.

Konakta kumasıyla birlikte yaşamaya mahkum ettiği kadını, kuzenlerinden kıskanacak kadar şirazeyi kaydırmıştı.

O günün hasılatı da Berat'ın hanesine yazıldı, gün be gün kabaran hesap defterini eline aldığında; nereden başlaması gerektiğini şaşıracaktı. Şüphesiz yaptığı her hareketin kadında büyük bir karşılığı vardı, hep böyle olmuştu, böyle olacaktı.

Berat, odaya girdiğinde Ayşe, üzerini değiştirmiş, odanın ufak terasına geçmişti. Gözleri avluda koşuşturan çalışanları izliyor gibi görünse de aslında kimseyi gördüğü yoktu.

Adamın inadıyla başa çıkamayıp hastaneye gitmeyi kabul etmişti; sırtında ve omuzundaki eziklerden başka bir şeyi yoktu. Berat, sonunda iyi olduğuna ikna olmuş, onu çiftliğe geri götürmek yerine konağa getirmişti. Bedenindeki ince ince sızlayan yerleri yok saymaya çalışırken hafifçe yüzünü buruşturdu.

Genç adam, terasa açılan ahşap kapıda dikildiği yerden onu dikkatle izliyordu ve yüzünden geçen ifadeyi de kaçırmadı. Hızlı bir adımla yanına yaklaşıp, önünde diz çökerek omuzuna uzandı. Muayene esnasında gördüklerini henüz atlatamamıştı; onu şaşırtan morluklar ya da berelenen teni değildi.

Aylardır uzak kaldığı bedenin gitgide zayıfladığını biliyordu ancak bu denli olabileceğini hiç tahmin etmemişti. Köprücük kemikleri, kaburgaları, omuz başı olduğundan bir hayli belirgin hale gelmişti. O anda kendini güçlükle kontrol edip sadece dişlerini sıkmakla yetinmişti. Aralarındaki şey öyle kırılgandı ki her an kopacak gibi olması adamı korkutuyordu. Buna rağmen kontrolü kaybettiği anlar diğerlerinden çok fazlaydı. Zira kumasını Ayşe kadar dikkate almıyor gibi bir hali vardı. 

Dokunuşuyla irkilen bedene dikkat etmedi, o an sadece gözlerindeki ifadeye takılmıştı. Orada her zamankinden farklı bir şeyler vardı ama henüz anlamını çözemiyordu.

"Canın çok acıyor mu?"

"Hayır dedim ya.. bu kaçıncı soruşun? İyiyim ben."

"Ağrı kesicilerini içtin mi?"

Ayşe başını salladı. "İçtim."

"Doğru düzgün yemek yemiyorsun, şu haline bir bak.. kemiklerin sayılıyor."

Hala yerde dizlerinin üzerinde dururken kendisine cevap vermeyen karısına inatla baktı. Uzun bir konuşma yapacağı belliydi ancak bir şeyler duymayı da çok istiyordu.

"Böyle susacak mısın?"

"Bugün çiftlikte sus demedin mi? Senin dediğini yapıyorum olmuyor, yapmıyorum gene olmuyor."

"Şimdi de her dediğimi yapan uysal bir kadın mı oldun? Yeni rolün bu mu? Aylardır yapmaya çalıştığın şey.. oynadığını biliyorum. Bir an bile gerçekten gülmedin değil mi?"

Ayşe, ona dönüp bir kez daha aynı ifadeyle baktı.

"Gerçekten güldüğüm zamanlar olmuştur ama sayende.."

KÜL VE KOROnde histórias criam vida. Descubra agora