12) Kırmızı Elbise

10.1K 639 1.6K
                                    



Evett!! Bölüm bu kez erken geldi, haftada iki bölüm yazmaya çalışacağım demiştim, mümkün olur mu bilmiyorum ama deneyip göreceğiz. Oylarınız ve güzel yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Bu bölümde bazı sorularınız cevap bulacak sanıyorum. Hepinize iyi okumalar, seviyorum sizi. ❤️❤️❤️

Avluya kurulan büyük bir yemek masası, tüm aile fertlerinin istisnasız toplandığı akşam yemeği.. Konakta gün geçmiyordu ki yeni bir vukuat yaşanmasın, tam Ayşe ile Berat duruldu derken bu kez de Zühre'nin sesi yükselmişti. Böyle bir davranışı asla affetmeyen Bekir Ağa, yemek saatine kadar bir daha kimseye bir şey dememişti.

Herkes yerini eksiksiz olarak aldığında büyük olarak masanın başında oturan Bekir Ağa'nın afiyet olsun diyerek yemeğe başlamasını bekliyorlardı. Bekir Ağa, herkese şöyle bir bakıp, bakışlarını Zühre'ye çevirdi zira yaptığını yanına bırakmayacaktı. Şimdi müsamaha gösterirse, kadının iyice çığırından çıkacağını düşünüyordu ki gördükleri ona yetmişti. Sert sesi masada yükseldiğinde herkesin ilgisini çekmişti.

"Hepiniz buradayken bir kez konuşacağım ve aklı olan tekrar böyle bir konuşmaya sebebiyet vermez. Bu konakta huzur istiyorum, kimse kimseye çatmayacak! Kavga gürültü etmek terbiyesizlik değil de nedir? Gelin seni son kez uyarıyorum, aylardır bu konaktasın sana çatan oldu mu? Kimin kararını sorguluyorsun sen? Berat Ağa'yı torunum için durdurmak istedim yoksa haddini çoktan aşmıştın, tekrarı olmayacak. Edebinle oturmayı bilmezsen babanın evinde bulursun kendini, asıl bebeğinden ayrılmak neymiş o zaman görürsün."

Bekir Ağa, kaşığını eline aldığında dahi başı önüne eğilen kadından öfkeli bakışlarını çekmemişti. Zühre, herkesin içinde azarlanmayı gururuna yediremedi ancak masadan kalkması da mümkün değildi.

Bekir Ağa, onu aleni bir şekilde baba evine göndermekle tehdit etmişti. Hiç görülmemiş bir şey değildi, üstelik kendi babasının da onu suçlayacağını tahmin ediyordu. Kendi içinde verdiği mücadeleyi kaybetmenin kıyılarına gelmişti; pes etmeyi bilmeyen mizacı başkaldırıyor ancak gücünün yetmeyeceği insanlarla karşı karşıya olduğunu da biliyordu.

Yemek yiyecek hali kalmamıştı ama öylece oturmaya devam etti. Kimse tek kelime etmedi, yemeğine dokunmayan diğer kadın ise Ayşe'ydi. Onun da fikrini soran olmamıştı, kadınlar hiç varolmamış gibi yok sayılmaya mahkumdu. Zühre onun düşmanı değildi, ona karşı bir kini yoktu, böylesi ezilmesi de hiç adil değildi. Sadece kendisine yönelen öfkesine anlam veremiyordu o kadar.

Şimdi burada itiraz ederek yeni bir huzursuzluk çıkarmak istemedi ki; zaten olacak iş değildi. Bekir Ağa, onu da anında susturacaktı ancak o bebeği ya da Zühre'nin doğuracağı hiçbir bebeği kabul etmeyecekti.

Berat, eskiden hemen yanıbaşında oturan ama şimdilerde masanın hemen sonuna öylece ilişen karısına baktı. Yemeğine hiç dokunmamıştı, bedeni burada, ruhu uzaklarda gibiydi. Yaşanan her olayın ona ne büyük bir acı verdiği aşikardı, adamın yüreği daraldı. Her günü ayrı bir ızdırap oluyordu artık.

Aradan geçen bir haftada günden güne çöken Zühre'nin hali herkesin dikkatini çekiyordu. Başta Sultan olmak üzere kadınlar haline acımaya başlamıştı, kusmaları artmıştı, yemek yemiyor, kilo alması gerekirken zayıflıyordu.
Berat Ağa'nın ona olan kızgınlığı geçmek bilmedi, gözünün önünde hayalet gibi dolanan kadına merhamet etmiyor, halini sormuyordu.

Bir haftanın sonunda daha fazla dayanamayan Sultan, erkeklerin eve dönmesiyle Berat Ağa'yı avlunun girişinde yalnız yakaladı. Telaşlı adımlarını ona yöneltince adam duraksamıştı.

KÜL VE KORWhere stories live. Discover now