Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9

85.1K 3.7K 248
                                    

ATAKAN

Sırf Arel'e gamsızlığımı kanıtlamak için içtiğim alkolün haddi var hesabı yoktu. Damarlarımdaki alkol miktarı arttıkça Eflal'i daha fazla düşünmeye başlamıştım. Sarhoş olmadan içmeyi bırakmıştım. Çünkü biraz daha devam edersem, kontrolümü kaybedeceğimi hissetmiştim.
Kontrol delisi bir babanın, kontrol delisi oğlu...
Gün ağarırken mekandan ayrılmıştık. Herkes evlerine dağılmış, ben ise güneşin doğuşunu izlemek için deniz kenarını tercih etmiştim. Banka oturmuş, temiz havayı ciğerlerime doldurmuştum. Sanki baş ağrım, deniz havasıyla azalmıştı. Ne kadar süre orada oturduğumu bilmiyorum ama telefonumun zil sesi beni kendime getirmişti. Telefonumu cebimden çıkarırken sahilin kalabalıklaştığını fark ettim. Ekranda gördüğüm isimle kaşlarımı çattım. Şu anda Ali Soylu'yla konuşacak enerjiyi kendimde hissetmiyordum. Telefonu açmadan sessize alıp cebime soktum. Manzarayı izlerken telefonum tekrar çalmaya başladı. Sanırım babamdan kaçış yoktu. Telefonu açmak için tekrar cebimden çıkardım ama gördüğüm isim kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
''Arel?''
''Ne haber Atakan ya? Uzun zamandır görüşmüyoruz.''
Abartılı bir şekilde gözlerimi devirirken ''Ne oldu Arel? Birkaç saat içinde beni özlemiş olamazsın değil mi?'' dedim. Düşünme sesi çıkaran çocuk ''Özledim desem yer misin?'' diye sordu. Hafifçe gülümseyerek damağımı şaklattım. ''O zaman gerçeği söylüyorum. Kapıda kaldım.'' Ufak bir kahkaha atarken ''Kapıda mı kaldın?'' diye onun cümlesini tekrarladım. ''Gülme abi ya. Anahtarımı unutmuşum. Doğa'yı uyandırırım diye kapıyı da çalamıyorum. Kaldım ortada.''
Küçük kardeşine bağlılığını kendime benzetirken ''Saatlerdir ne yapıyorsun ya?'' diye sordum. Arabada uyumaya çalıştığını ama her tarafının tutulduğunu söyledi. ''Ee?'' dediğimde bana gelip gelemeyeceğini sordu. Gülümsedim. Dünkü emrivakisine verdiğim tepki yüzünden sanırım artık gelmek için izin isteyecekti. Sanırım o kızlar bir işe daha yaramıştı.
''Evde değilim.''
''Lan adamın havasına bak. Evi var gitmiyor. Neredesin?''
''Bebek'te,'' dediğimde ''Asrın'ı mı aradım ben bu kafayla lan,'' dediğini duydum. Ufak bir kahkaha atarken ''Semt olarak Bebek'te,'' diye düzelttim. ''Ne yapıyorsun orada?''
''Sen arayana kadar kafa dinliyordum.''
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ''O zaman ben kapatayım,'' dedi. Gücendi mi diye düşünürken telefonu kapattı. Bir an kendimi kötü hissettim ama daha sonra Arel'in böyle bir şeye takılmayacağını düşündüm. Telefonu cebime koyup manzarayı izlemeye devam ettim. Her on dakika da bir babamın araması ne kadar sinirimi bozsa da, denizle sakinlemeye çalışıyordum.
Beklemediğim bir anda etraf karardı. İlk saniye panikledim. Daha sonra gözlerimin üzerindeki soğuk elleri hissettim. Ellerimi anaokulundan kalmış bir oyunla sabrımı zorlayan kişiyi çözmek için yüzümde gezdirdim. Bir kız eline göre fazla büyüktü ama erkek eline göre fazla yumuşak...
''Bil bakalım ben kimim?''
Derin bir nefes aldım. ''Sesini inceltmen alkol kokunu bastırmıyor Arel Tophanecioğlu.'' Bir anda etraf ışıl ışıl oldu. Arel bankın üstünden atlayıp yanıma oturdu. ''Ne yapıyorsun kardo?'' diyerek kollarını bankın sırtlığına yasladı. Bacaklarını öne doğru uzatmış ve bilek kısımları üst üste gelecek şekilde duruyordu. Yine emrivaki yapıp yanıma gelmişti.
''Ne arıyorsun burada Arel?''
Sesim öyle bir çıkmıştı ki canımın sıkkın olduğunu sanırım daha iyi belli edemezdim. Arel pişkin bir biçimde ''Seni,'' deyip sırıttı. ''Telefonla aradığımda kafanı şişirdiğimi ima edince yanına geleyim dedim.''
''Genel olarak SENİN kafamı şişirdiğini ima ettim.''
Arel beni umursamadan bacaklarını sallayarak manzarayı izlemeye devam etti. Belli ki gerçekten çok sıkılmıştı ve benim ona söyleyebileceğim laflar umurunda değildi. Başımı iki yana sallayarak derin bir nefes aldım. Sessizce dalgaları izlemeye devam ettik.
Sanırım geceden kalmanın kötü yanlarından biri, sabah olduğunda midenin kazınmasıydı. Sanki bunu hissetmiş gibi ''Acıktın mı?'' diye soran Arel'e başımı çevirdim. ''Ben çok acıktım ya.'' Benim bile acıktığım anda, Arel'in acıkmamasını beklemek hayalci bir davranış olurdu.
''Senin şu kafeye gitsek mi?''
Şaşkın bir ifadeyle alnım kırıştı. Arel benimle göz göze gelmemek için denize bakarak konuşuyordu. Onun oraya neden gitmek istediğini bal gibi biliyordum. Tüm gece Eflal'den mesaj beklemiş, cevap alamamıştı. Kafede mutlaka yakalayacağını biliyordu. Böylece o dilsiz kızla ilgili istediği soruyu sorabilecek, gerekirse arsızlığını kullanabilecekti ama aklı sıra sanki bunları düşünmüyormuş gibi beni oraya götürmeye çalışıyordu.
''Yok ya,'' deyip onun gibi denize doğru döndüm. Bakalım gerçeği itiraf edecek miydi? ''Sıkıldım oradan. Başka yerler keşfedelim.'' Arel'in sert bir şekilde başını bana çevirdiğini hissettim. ''Ne demek sıkıldım oradan? Allah çarpar!'' Yüzünü göremesem de profilimi izlediğini biliyordum. O yüzden bozuntuya vermeden ''Çok şaşalı bir yer değil. Bir süre sonra sıkılıyor insan,'' dedim. Derin bir nefes alırken sıkılacak bu günü mü buldun diye söylenen Arel'e tepki vermemek için mümkün olduğunca hareketsiz kalmaya çalıştım.
''Canım menemen istedi benim. En güzel orası yapıyor ya. Ondan teklif etmiştim.''
Dudaklarımı düşünür gibi büzdüm. ''Daha güzel yapan yerler de vardır. Araştırmak lazım.''
'Hay senin araştırmacı ruhuna,' gibi fısıldayan Arel ''Boğaz havası alalım biraz ya,'' dedi. Yapmacık bir şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Arkadaşıma döndüğümde beklentiyle beni izlediğini fark ettim.
''Şu anda yaptığımız şey ne?'' diye sorduğumda yüzü düşen çocuk ''Aman be!'' deyip önüne döndü. Kollarını göğsünün önünde bağlarken ''Ne inatçı çıktın sende. Eflal'i görürüz diye oraya gidelim dedim. Hayal'i merak ediyorum,'' dedi. Beklediğim cevabı alınca ayağa kalktım. Arel afallamış bir şekilde bana bakarken başımla yürümesini işaret ettim.
''Menemeni daha iyi yapan yer bulana kadar. En iyisi orası. Yürü hadi...''

* *
MERT

Verdikleri kıyafetler biraz küçük olsa da bir günlük idare edebilirdim.Önlüğümü takıp dışarı çıktım. Sanki saatlerdir içerideymişim gibi kafenin bir çok masası dolmuştu. Bahsettiğim yoğunluk buydu. Çalışanlara doğru yürürken Serkan denen çocuk beni fark etti. Gözleri üzerimde dolaştıktan sonra yüzünde matrak bir gülümseme belirdi.
''Senin kadar yapılı garsonumuzun olmaması ne kadar kötü.''
Hafifçe gülümsedim. O sırada gözüm deniz kenarında oturan iki kişiye takıldı. Gözlerimi kısıp tanıdık gelen simaları daha net görmeye çalıştım. Sarışın olan çocuğun bize doğru bakmasıyla kaşlarım çatıldı. Atakan. Karşısındaki de Arel olmalıydı. Bu çocukların burada ne işi vardı? Yoksa... Ulan!
Onlara doğru yürümeye başladım. Serkan'ın nereye gittiğimi sorduğumu duyuyordum ama cevap vermedim. Sadece sakin olmamı telkin ederek yürüdüm. İlk önce beni Arel fark etti. Kim olduğumu anlamaya çalışır gibi bana bakarken birde yüzü mutlak bir şaşkınlık ifadesiyle çarpıldı. Arkadaşını dürtüp geldiğimi haber verene kadar masalarına ulaştım.
''Hoş geldiniz''
Atakan başını deniz manzarasından bana doğru çevirdi. Göz göze geldiğimiz an hafifçe kaşları havalandı. Burada ne işim olduğunu sorguladığına emin olduğum için ''Teşekkür edip gideceğim,'' diye açıklama yaptım. Şaşkınlığı daha da artmıştı. Bakışlarımı tedirgince bana bakan Arel'e çevirdim.
''Geçen gece, Hayal'i o adamların elinden kurtardığın ve daha sonra yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim.''
Hafifçe dudakları aralanan çocuk başını iki yana salladıktan sonra ''B-bir şey de-değil. Kim olsa ay-aynı şeyi yapardı,'' dedi. Kekelemesini afallamasına vermiştim. Sanırım kızların bana anlatacağını düşünmemişti ya da anlatırlarsa benim gelip teşekkür edeceğimi. Yaptığı çok büyük bir şeydi ve ben 'Sezar'ın hakkı Sezar'a' prensibini savunurdum. ''Emin ol yapmayan çok kişi gördüm. Teşekkür ederim. Sana borçlandım.''
''Borç falan yok,'' diyen çocuğa içten bir tebessümle bakarken ''Kim olduklarını hatırlıyor musun?'' diye sordum. Kaşları çatıldı. Sanki o geceyi hatırlamaya çalışıyor gibi bana baktı. ''Sokakta koşarken arkalarından gördüm. Hayal'i kurtardığım yer ise karanlık bir yerdi. Yani yüzlerini göremedim.''
Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Atakan'a döndüğümde sanki her hücremi inceliyormuş gibi bana dik dik baktığını fark ettim. ''Sana da teşekkür ederim,'' dediğimde tek kaşını sorgular bir şekilde havaya kaldırdı. ''Ne kadar tasrif etmesem de, kızların geceyi sokakta geçirmesine izin vermemişsin. Eyvallah.'' Tepkisiz bir şekilde suratıma bakan çocuğun konuşmasına fırsat vermeden ellerimi masaya koyup öne doğru eğildim.
''Şimdi gelelim asıl konumuza,'' diyerek gözlerimi ikisinin arasında dolaştırdım. ''Sizi bir daha kızların yanında görürsem, bırak yanında görmeyi telefonla onlara ulaşmaya çalıştığınızı duyarsam... Hele de sizin yüzünüzden Eflal ve Hayal'in başına bir şey geldiğine şahit olursam, anam avradım olsun canınızı almak için bir saniye bile düşünmem.''
Arel'in afallamış bir şekilde dudakları aralandı. Atakan ise kaşlarını çatarak bana bakmayı sürdürdü.
''Birbirimizi anladığımızı düşünüyorum,'' diyerek ikisi arasında gözlerimi gezdirip masadan destek alarak doğruldum. Arel gözleriyle beni takip etti ama Atakan az önce olduğum yere bakmaya devam etti. Sanki söylediklerim yüzünden dona kalmıştı. Yapmacık bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim ve ''Bir şeye ihtiyacınız olursa, seslenmeniz yeterli. Afiyet olsun,'' deyip arkamı döndüğüm gibi ne olduğunu anlamaya çalışan Serkan'a doğru yürüdüm.
* *

ATAKAN

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now