Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2

85.3K 3.6K 1K
                                    

ATAKAN
Arel deli doluydu. Cesareti bundan geliyordu ama bu yaptığı, resmen ölüme meydan okumaktı. Asrın'la nefesimizi tutmuş, ilerideki masada olup biteni sessizce izliyorduk. Arel'in yüzünü göremesek de gerginliğini dik duruşundan anlamak zor değildi. Bize dönük yüzlerin hepsi, başka başka duyguların esiri olmuştu. Eflal'in şaşkınlığı, Hayal'in korkusu, Eren'in öfkesi, Mert'in serinkanlı duruşu...
Eren'in masaya sertçe elini vurması ve ardından bağırması bizim için son noktaydı.Asrın'la aynı anda ayaklandık. Neyse ki Mert denen çocuk, kontrolü eline almış gibi tepkiler vererek yatışmamızı sağladı. Bu hareketleri garip bir şekilde içimde onu takdir etme isteği doğurdu. Ne düşünürse düşünsün, karşısındakine saygıda kusur etmemişti. Peki, bu benim için neden geçerli değildi?
"Hala neden orada oturuyor bu çocuk?"
Asrın söylenerek yerine oturdu. Onun kadar bu durumdan bende rahatsızdım ama bahsettiğimiz kişi Arel'di. Kafasına koyduğunu gerçekleştirmeden o masadan kalkmayacaktı.
"Acıdan zevk mi alıyor yoksa kaçınılmayan sondan zevk mi çıkarmaya çalışıyor?"
Fiziki olarak aldığı bir acı yoktu ama onu tanıyan kardeşleri olarak psikolojisinin iyi olduğunu söylemek güçtü. Dik duruşu ortadan kalkmış, omuzları düşmüştü. Az önce panter kesilen çocuk,yerini kanadı kırık ürkek bir kuşa bırakmıştı. "Ne konuşuyorlar hala?!" Asrın'ın sorusuyla Arel bir anda ayaklandı. İkimizde sanki olay çıkacakmış gibi tüylerimizi kabarttık. Fakat bizim aksimize Arel rahatlamış bir tavırla masadakileri selamladı ve arkasını döndü. Pişmiş kelle gibi sırıtarak bize doğru gelmesi ise, kafa karıştırıcıydı.
"Allahın mazoşisti!"
Asrına katılmamak elde değildi. "Aşkına eşkıya!" diye bağırarak sandalyesine oturan Arel, önümdeki kahve bardağını eline aldı. Dili damağı kurumuş gibi bir hali vardı. Kahveden aldığı bir yudumla yüzünü buruştururken "Allah belanı vermesin. Soğumuş, zift olmuş. Hala son yudumlarını içme derdindesin," dedi. Az kalsın ağzındaki birkaç yudumu masaya püskürtecekti. "Bu tutumluluğunu iş hayatında da gösterirsen, Ali Amca'dan çok daha iyi yerlere gelirsin." Duyduğum isimle kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Ağzımın tadı işte şimdi kaçmıştı.
"Ben bir su alıp geleceğim. Başka bir şey isteyen var mı?"
Arel masadan kalkmaya yeltendiğinde Asrın onu kolundan tutup hafifçe havalandığı yere geri oturttu. "Otur oturduğun yerde."
Hafifçe kaşlarını çatan çocuk koluna baktı. "Ne oluyor ya?"Kolunu silkeler gibi Asrın'ın elinden kurtardı. "Onu sen söyleyeceksin." Asrın masaya doğru eğildi. "Ne konuştun orada o kadar?"
"Ne zamandan beri kiminle, ne konuştuğumla ilgilenir oldun?"
"O dövmeli tipin sana bakarak, masaya vurmasından beri."
Bizim aramızdaki kardeşlik böyleydi işte. Belki Arel'e dokunmamıştı. Belki öfkesi sadece ona değildi ama verdiği tepki sanki bize yapılmış gibi canımızı sıkmıştı. Hoş, Arel'in o anı unutmuş gibi bir hali vardı. Anında ifadesi gevşedi. "Canım sen benim için telaşlandın mı?" diye sorarak yanağından makas aldı. Asrın makastan kaçmaya çalışırken abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. Sanırım konuyu ele almanın zamanı gelmişti.
"Ne oldu orada?"
Şaşkın bakışlarını bana döndürürken "Sen de mi Brütüs?" diye sordu. Konuşmasını ima eden bakışlarımın ardından dudaklarını titretircesine nefesini dışarı verdi. "Hepinizin yapması gerekeni yaptım." Bu ne demekti şimdi? Yüzünde keyifle bir tebessüm beliren Arel sandalye de rahat bir tavırla arkasına yaslandı.
"Seviyorsanız gidip konuş bence."
Sinir barındıran kahkahasına engel olamayan Asrın "Taşak mı geçiyor bu bizimle lan?" diye sordu. Büyük ihtimal sinirinin nedeni, az önce yaşadığı stresten kaynaklıydı. Biz onun için endişelenirken o şimdi karşımıza geçmiş, yaptığı şeyi övüyor muydu yani? Arel bozularak "İnanmıyor musun bana?" diye sordu. Sandalyesine dayanan Asrın kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi. "Tuvalette ne zamandan beri yürek dağıtılıyor?" Kaşlarını çatan çocuk "Doğru konuş," dedi. Asrın gözlerini kısarken "Sende gerçeği anlat o zaman," diyerek karşılık verdi.
"Gerçeği anlatıyorum işte. Neden inanmıyorsun? Gittim, sevdiğimi söyledim."
"Ve şu anda nefes almaya devam ediyorsun ha?"
Arel sinirlenmeye başlarken "Ne olmasını istiyorsun?" diye sordu."Ağzımı burnumu mu kırsalardı, yoksa karşımı çıksalardı? Ne?!" Tekrar kalkmaya yeltendi. Onu bu sefer durduran şeyse benim sorumdu.
"Ciddi ciddi gidip sevdiğini mi söyledin, onlarda bunu anlayışla kabul mu ettiler?"
Hafifçe bana doğru döndü. Dalga geçmediğimi anladığı an yerine oturdu. "Anlayış gösterip göstermediklerini zaman gösterecek ama evet, şu anda kabullenmişler gibi duruyor."
"Eren'de?"
"İşte ondan çok emin değilim."
"Sen şu olayı en baştan bize bir anlatsana."

ANA DİLİM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin