Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12

74.9K 3.4K 235
                                    


ATAKAN

Hiçbir özel günden haz etmeyen babam için, doğum günü, dostlarıyla yediği keyifli bir yemekti. Yine de Pera, her sene olduğu gibi bu sene de pasta yaptırtmayı ihmal etmemişti. Babam her ne kadar mum üfleme olayına girmeyecek olsa da, kızı için pasta geldiğinde keyifli gibi görünecekti.
Tıpkı şu anda benim, babamların sohbetine ilgiliymiş gibi davranmak zorunda olduğum gibi. Her insan zaman zaman bir şeylere zorlanır, istemese de yapmak zorunda kalırdı ama bu benim gibi bir babası olan çocuklar için bir yaşam biçimiydi. Ben babama benzemiyordum. O da bunun farkındaydı ama bunu kabul etmek yerine, ona benzeyene kadar beni zincirlemeyi tercih etmişti.
Telefonumun titremesiyle boş bulunup irkildim. Neyse ki babamlar koyu sohbeti sırasında beni fark etmemişti. Bakışlarımı annemlerden tarafa çevirdiğimde Efsa ve Pera'nın birbirine öldürücü bakışlar attığını fark ettim. Bu yeni bir şey değildi. Pera, benimle ilgilenen herkesten nefret ediyordu. Efsa'nın da kardeşimden hoşlandığı pek söylenemezdi. Sırf bana yaranmak için sessiz kalmaya çalıştığının adım gibi farkındaydım.
Kimsenin beni umursamadığını gördüğümde masanın altından telefonuma gelen mesajı okudum.

Gönderen: Arel
Aşık oldum.

Hafifçe gülümsedim. Şaşırmamıştım. Hayal'e olan ilgisinin normal bir arkadaştan fazla olduğunun farkındaydım. Neyse ki, o da bunu fark etmişti. Masayı tekrar kontrol edip en yakın arkadaşıma cevap yazmaya başladım.

Gönderilen: Arel
Geçmiş olsun.


Aşk, doğru insanı bulduğunda güzel bir şey olmalıydı ama ben o ıstıraplarla dolu duygunun nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordum. Çünkü daha önce hiç aşık olmamıştım. Bunun nedeni bu zamana kadar hep babamın layık gördüğü kızlarla takılmış olmamdı. Hiçbiri gerçek Atakan'a hitap etmiyordu. Doğal değillerdi, saf değillerdi hele özgür hiç değillerdi. Paranın esiriydi hepsi...
Telefonun avuçlarımın içinde tekrar titremesiyle düşüncelerimden ayrıldım.

Gönderen: Arel
Darısı başına. Darısı başına. Darısı başına...


Çarpık bir gülümseme yüzüme yerleşti. İlişkilere göre arkadaşlık seçsek, 3A'nın uzun ilişkisi Arel olurdu. Her zaman sevgi ve aştan yanaydı. Kısa ve tek gecelik ilişkiler ise Asrın'dan başkası değildi. Dünyada bu kadar kız varken, neden bir tanesine bağlı kalalım kafasındaydı. Ben ise tam ortalarında kalmış bir düğümdüm. İlişkilerim ne ciddi diyecek kadar uzun, ne de takılmalık gösterecek kadar kısaydı. Arkadaşlarımın arasında müthiş bir çekişme vardı ve benim hangisinin yolundan gideceğimi ölüm kalım meselesi yapmışlardı. Telefonum tekrar titreyince hafifçe kaşlarım çatıldı.

Gönderen: Asrın
Bizim Eros yine aşık olmuş. Gerçi kesin haber vermiştir sana. Bunlar Amerika'nın oyunları Ata, oyuna gelme!


Boş bulunup kahkaha attım. Bu sessiz olmasına rağmen, şu andaki ortam içinde gök gürültüsünden farksızdı. Başımı telefondan kaldırdım. Masadaki tüm gözler üzerimdeydi ama aralarından yalnızca bir tanesi beni öldürmek istercesine bakıyordu. ''Kusura bakmayın.''
Telefonu bacağımın üstüne bırakıp bileklerimi masaya dayadım. Aslında kimse bu yaptığımı önemsememişti ama babam öyle bir moda girmişti ki, kimse ağzını bıçak açmıyordu. Babam sandalyesinin ayaklarını sesli bir şekilde sürterek geriye itti. Bakışlarını benden masadakilere çevirdi. Yüzündeki donuk gülümseme birazdan olacak fırtınanın soğuğunu gözler önüne seriyordu.
''İzninizle, Hemen döneceğim.''
Ayağa kalkıp kucağında duran peçeteyi tabağının yanındaki boşluğa koydu. Bana bakmıyordu. Masanın etrafından dolanırken gerildiğimi hissettim. Tam arkamdayken duraksadı ve ''Atakan,'' dedi. Aramızda bir metre bile yoktu ama sesi sanki benden kilometrelerce uzaktaymış gibi çıkıyordu. Soğuk, mesafeli, karanlık...
Babam yürümeye devam ettiğinde masadakilerden izin isteyip ayağa kalktım. Küçük kardeşimle göz göze geldim. Endişeliydi. Çünkü o da en az benim kadar babamın bu hareketlerinin neyle sonuçlanacağını biliyordu. Kokusunu içime çekerek başının üzerinden öptükten sonra bir şey olmadığının garantisini veren bir şekilde gülümsedim. O da bana buruk ve gergin bir şekilde karşılık verdi. Yanağını okşadıktan sonra babamın peşinden gittim. Çalışma odasının kapısı açıktı. O odadaki konuşmalarımızın hiçbiri hayırla sonuçlanmamıştı. Yine de cesur bir yüz ifadesi takınıp yürümeye devam ettim.
Odaya girdiğimde babamın ayakta dikildiğini gördüm. Bana sırtı dönüktü. Gözleri sanki duvarda asılı olan büyük tablonun üzerindeydi. Herhangi bir ihtimale karşı kapıyı kapattım ve babamla aramda birkaç metre bırakacak şekilde durdum. Konuşmadı. Benden tarafa bile bakmadı. Sadece sert ve hızlı bir şekilde nefes alıp veriyordu. Sakinleşmeye mi çalışıyordu yoksa benim sabrımı mı zorluyordu bilmiyorum.
''Kurallarımız ne zamandan beri çiğneniyor?''
Beklenen cümle gelmişti. Ağır çekimde bana dönerken ''Önemli bir haber bekliyordum. Bakmak zorundaydım,'' diye cevap verdim. Babamın kaşları hafifçe havaya kalktı. ''Önemli haber,'' diyerek benim söylediğimi yinelerken ''Acaba yapacağımız anlaşmaları dinlemeyip kahkaha atmana neden olacak kadar önemli hangi haberi bekliyor olabilirsin?'' diye sordu. Yalan söylemekten hoşlanmıyordum ama gerçeği söyleyecek kadar da yürekli değildim.
'Arel'in aşk hayatı, senin iş konuşmalarından daha önemli' dediğimde yüzünün alacağı şekil aklıma gelince gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
''İnsanlara beni rezil ediyorsun,'' diyerek üzerime yürüyen babam fısıldar bir şekilde konuşsa da öfkesini dişlerini sıkmasından anlıyordum. ''Benim oğlum gibi davranmıyorsun. Ben dedenin söylediği her sözü beynime kazırdım. Ya sen? Aklın fikrin arkadaşların, resim, müzik.''
Babam uzun zamandır yapmadığı sitemli konuşmasını, fırsat bulmuşken sıralamaya başladı. Ben ise sadece sessizce dinledim. Reşit olmadan önce, bu konuşması yüzünden günlerce odamdan çıkmaz, çıktığımda da ağzımı bıçak açmazdım ama şu anda sadece konuşmanın bitmesini ve defolup evden gitmenin hayalini kuruyordum. Nefes bile alma gereği duymadan yaptığı konuşmadan sonra derin bir nefes aldı. Gözlerimin içine bakarken sadece belli belirsiz gülümsedim.
''Bitti mi?'' diye sorduğumda çatık kaşlı adam milimetrik bir şekilde başını kıpırdattı. Bu Ali Soylu'ya göre bitti demekti.
''Doğum günün kutlu olsun baba,''
Tek bir kelime dahi etmesine izin vermeden arkamı döndüm. Kapıyı açtım ve kapama gereği duymadan yürümeye devam ettim. Büyük salondaki masada oturan kalabalığın yanına gittiğimde tüm bakışlar üzerime çevrildi.
''Herkese iyi akşamlar,'' deyip selam verdikten sonra arkamı döndüm. Babamla tekrar karşılaşmamak için bir an önce bu evden çıkmak istiyordum. Birilerinin arkamdan ayaklandığını duydum. Annemin bir şeyler söylediğini işitiyordum. Hizmetçilerden biri önümde koşarak kapıyı açtı. Başka biri trençkotumu nazikçe uzattı. Teşekkür babında başımla selam verdim. Dışarıya adımımı atmamla derin bir nefes almam bir oldu. Ağaçlarla çevrili bahçemizin yeni kesilmiş çim kokusu burnuma doldu. İyi hissediyordum. Sanki beni tutan zincirler, bir anda çözülmüştü. Tekrar zincire bağlanmadan önce buradan gitmeliydim.
Otoparka doğru yürürken arabanın anahtarlarını aradım. ''Abi!'' Pera'nın sesiyle omzumun üzerinden arkama baktım. Bana doğru koşan küçüğümle duraksarken ''Koşma!'' diye uyarıp arkamı döndüm.
''Abi gitme!''
Pera'nın her zaman yaptığı gibi sarılacağını bildiğim için diz çöktüm. Anında kolları boynuma dolandı. Nefes nefese kalmıştı. Sakinleşmesi için sırtını sıvazladım. ''Söz vermiştin. Bu gece birlikte uyuyacaktık.'' dediğindeki titreyen sesi yüreğime otururken yavaşça saçını okşadım. On sekiz yaşına bastığımda ilk işim evi ayırmak olmuştu. Zorunlu haller dışında buraya çok fazla uğramıyordum ve kardeşimle birlikte vakit geçirmeyi çok özlemiştim. Bakışlarım açık olan kapının önünde dikilen babama takıldı. İfadesi sert, bakışları deliciydi. Küçüğümü ne kadar seversem seveyim, burada kalmam işleri daha kötü bir hale getirirdi.
Pera'yı kendimden ayırdım. Verdiği cevaplarla yaşının çocuğu gibi durmasa da, o bir çocuktu ve sulu gözleri bunları kanıtlıyordu. Uzanıp yaşlı gözlerine birer öpücük koydum. Gözyaşının tuzlu tadı dudaklarımda dolaşırken ellerimle yanaklarından süzülen yaşı sildim.
''Ben seni görüntülü ararım. Yine birlikte uyuruz olur mu?''
Başını hayır anlamında sallayan kız ''Aynı şey değil ki,'' dedi. İçli içli konuşması hafifçe gülümsememe neden olurken tekrar onu kollarımın arasına aldım. ''Biliyorum ama bu seferlik böyle olmak zorunda.''
''Gitmeni istemiyorum,'' diyerek daha sıkı sarılan kardeşime ''İnan bende seni bırakmak istemiyorum ama gitmek zorundayım,'' dedim. İtiraz edercesine başını salladığını hissediyordum. Ağlaması içimi param parça ediyordu.
''Pera, abini rahat bırak ve içeri gir.''
Babamın otoriter sesi son noktayı koymuştu. Pera istemese de benden ayrıldı. Yanaklarındaki yaşları silerken ''Hafta sonu seni almaya geleceğim tamam mı?'' dedim. Başını tamam anlamında salladı. Ayağa kalkıp alnından öptüm.
''Seni çok seviyorum. Sakın unutma. Uyurken de beni ara.''

* *
MERT

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now