Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25

6.4K 407 49
                                    

HAYAL

Sabahın ilk ışıklarıyla, kimseye haber vermeden evden çıkmıştım. Yokluğumu fark ettiklerinde kıyameti kopacağını biliyordum ama sanki uyanık bir uyurgezerdim. Hem her şeyin farkında, hem de hiçbir şeyi bilinçli yapmıyordum. Tıpkı şu anda dün apar topar ayrıldığım hastanenin önünde dikilmem gibi.

Ayaklarım mı beni buraya sürüklemişti yoksa kalbim mi burada olmak istiyordu bilmiyordum. Belki de sadece burada olmam gerekiyordu. Gerekiyordu da bir türlü içeri girecek cesareti kendimde hissetmiyordum. Sanki bir adım daha atarsam, tüm hayatım değişecekti.

Omzumda hissettiğim baskıyla başımı beni dürten kişiye çevirdim. Ertan Bey, şaşırmış bir halde bana bakıyordu. Bir yanının da terslik aradığı belliydi. "Günaydın Hayal."

"Günaydın."

"Burada olmanı beklemiyordum."

"Açıkçası bende."

"Efsa mı söyledi?"

"Neyi?"

Verdiğim cevapla elleri bir süre askıda kalan adam sanki söyleyeceği şeyi kafasında ölçüp tartıyordu. Efsa'nın bana söylemesi gereken bir şey mi vardı? Hoş, onda numaram olduğunu bile sanmıyordum. "İçeri girelim mi?" Başımı hastanenin girişine doğru çevirdim. Hala o bir adımın hayatımdaki etkisini düşünüyordum. Öne doğru birkaç adım atan adam görüş alanıma girdi. Elindeki bavul dikkatimi çekti. Büyük ihtimal Nagehan Hanım'ın eşyalarıydı. Belki de hastanede kaldığı için kendine birkaç şey getirmişti.

"Hadi. Burada durmaya devam edersen üşüteceksin."

Gökyüzü kışı yaza döndürecek bir güneşe sahipti ama ısısı konusunda bencildi. Yine de diğer günlere göre daha sıcak bir havaydı. "Belki sonra." Ertan Bey, duraksayıp gözlerimin içine baktı. Ne düşündüğümü okumaya çalışıyordu. "Ertelemek kaçıştır Hayal. Bir adım atacaksın belli ki. İleriye mi geriye mi ona karar ver." İşaret dilini kullanmak için yere bıraktığı bavulu tekrar eline alıp hastaneye doğru yürümeye başladı.

İleriye mi yoksa geriye mi atmalıydım o adımı.

Kaçacaksam burada ne işim vardı?

İlerleyeceksem neden duruyordum?

Emin olmayan bir adım attım. Ardından devamı geldi. Ertan Bey'in peşinden hastaneye girdim. Yoğun bakım ünitesinin olduğu koridora değil de asansörlere doğru yönelince olduğum yerde durdum. Bir an içime dolan korku, ölüm kokuyordu. O bavulda yoksa...

Ertan Bey omzunun üzerinden bana baktı ve peşinden gelmemi söyledi. Diretmeden ilerledim. Beraber asansöre bindik. 8. Kata basması az önceki korkumun yersiz olduğunu gösterdi. Sonuçta morg üst katlarda olmazdı değil mi?

Asansör bize hissettirmediği bir hızla yukarı çıkarken ikimizde kapının olduğu yere bakıyorduk. Ara katlarda açılıp kapanması ve gelenlerle ufak ufak gerilememiz haricinde hareket etmiyorduk. 8. Kata gelmemizle asansörün kapıları açıldı. 'Nöroloji Katı' Önden önden yürüyen adamın bu katta ne işi olduğunu düşünüyordum. Nagehan Hanım'ın durumu o kadar mı kötüydü? Uzun kalacağını düşünerek kendine bir oda mı tutmuştu? Hemşirelerden biri Ertan Bey'in yolunu kesti ve elindeki bavulu aldı. Duruşlarından dudaklarını okuyamıyordum ama Ertan Bey'in aksine, kızın neşeli olduğu her halinden belliydi. Karısı ölümle cebelleşen bir adama bu kadar güler yüz fazla değil miydi? O an aklıma dolan düşünceyle nefesimi tuttum. Yoksa...

Ertan Bey, hemşirenin yanından ayrılmasıyla bana doğru döndü. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ama gözleri babacan yapısından hiçbir şey kaybetmemişti. "Gel şöyle oturalım." Hemşire bankosunun karşısında duran oturma alanına doğru yöneldi. Peşinden ilerleyip yüzünü görebileceğim bir koltuğa oturdum. Nereden başlayacağını bilmeyen, acemi bir çocuk duruşuna sahip adam sürekli parmaklarını çıtlatıyordu.

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now