Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26

5.8K 432 67
                                    

ERTAN BEY

Yıllar geçti. Aldatılmanın acısı boynumdan hiç düşmedi. İçime attıklarım çürüdü. Çürüyenleri atamadım. Biriktikçe birikti. Tuhaf bir intihardı belki bu. Kendimi onunla öldürmeyi tercih etmiştim. Onun için doğduğuma inanırken, ne olursa olsun başkasında ölememiştim ben. Öyle güzel sevmeyi öğretmişti ki bana. En güzel yanı da, hala sevebilmemdi belki. Hiç kırılmamışım gibi....

Aldatıldığım için değil de, güven denilen duyguyu yanlış kullandığım için kızmıştım kendime. Ondan sonra da kimseye güvenememiştim ya zaten. Suçu o işlemiş olsa da cezayı kendime kestim ömrüm boyunca.

Karmakarışıktım. Baştan sonra irdelerken hayatımızı, daha da karıştım. Kördüğüm oldum. Bundan da mutluydum. Çünkü geçmişi, geleceğime koyup nefes almayı öğrenmiştim. Hala geçmişte yaşıyorsan, geçmiş geçmemiştir derler ya. Geçmiyordu. İzin vermiyordum. Belki ben aşkımıza sahip çıkamamıştım ama hatıralarımıza çok iyi bakmıştım. Tutamadığım sözler gibi değil de, kendime ettiğim yeminler gibi saklamıştım yüreğimde. Ölüm gibi susmuştum. Gözlerim de atan bir kalp vardı. Avaz avaz bağırıyordu da dilim lal olmuş, sessizliğe gömülmüştü. Ne ondan bahsetmiştim, ne de onsuzluktan. Varlığını sarıp sarmalamıştım yokluğunla. Bende bıraktığı izlere, benden alıp götürdükleriyle, bir de bu ikisinin arasındaki uçurumlara rağmen gizli gizli sevmeye devam ettim seni. Herkesten ve her şeyden gizli. Ondan, hatta belki de kendimden bile.

Çok güzel sevmiştim. Hep gidecekmişsin gibi, hiç gitmeyecekmişsin gibi... Öyle güzel sevmiştim ki kalbim yana yana yürek olmuştu. İnsan cennetini kaybettiğinde, içindeki cehennemle baş başa kalmaz mıydı zaten. Benim yüreğimde bir cehennemdi, güvendiği cennetini kaybettiğinden beri. En lazım olanı, en lazım olan yerde yitirmiştim. Dudağımın kenarındaki buruk bir gülüş olarak kalmıştı. Kimseler bilemedi o gülüşün sebebini ama ben çok iyi biliyordum.

Şimdi ise bambaşka bir yangın taşıyorum yüreğimde. Daha da karışığım... Hani kaybettiğimiz halde bir gün döneceğine içten içe inandıklarımız vardır ya. Biz inandıkça hayat pusuda beklerdi. Zaten yaralarla dolu ruhumuza, yeni bir acı daha eklemek için. Keşke yaramın içinde açılan başka bir yara olmasaydın diye düşünüyorum aylardır. Keşke ölüm daha önce çalsaydı kapımızı, keşke ben sana daha çabuk gelseydim...

Doğruyu yanlış, yanlışı doğru gördüğüm zamanlar keşke toz olup uçsa...

Uçsa ve yok olsa...

Kampusun ana kapısına gelmemle düşüncelerimi bir süreliğine daha rafa kaldırdım. Güvenlik çalışanları, sırayla kontrollerini yapıyorlardı. Öğrenciler yaya olarak turnikelerden geçiyordu. Araçların giriş çıkışında ise belli bir sıra vardı. Kimliğimi isteyeceklerini bildiğim için yan koltuktaki cüzdanımı elime aldım.

"Ne için gelmiştiniz?"

Duyduklarımı teyit etmek için, gerçeği bulmak için, sonsuz aşkıma son kez kavuşmak için... Kimliğimi uzatırken, tüm içimden geçen duygulara rağmen sadece "Kızımın hocayla görüşeceğim," diyebildim. Adam yüzüme bile bakmadan kimliğimi aldı. Bilgisayarda bir şeyler girmeye başladı. Beni fark eden yanındaki adam, anında ayağa kalktı.

"Sayın Büyükelçim."

Emekli olmama rağmen, bu saygıyı görmek iyi işler başardığımın göstergesiydi. Adamı başımla selamladım. Bilgilerimi giren adam önce arkadaşına, daha sonra bana ve ardından da kimliğe baktı. Yüz ifadesindeki şaşkınlık ve şimdi ne yapacağım düşüncesi çok net okunuyordu. O da arkadaşı gibi hızla ayağa kalkarken "Hoş geldiniz efendim," demeyi ihmal etmedi. "Sizi burada görmek çok güzel." Az önceki sıkkın, umursamaz tavrından eser kalmamıştı. Kimliğimi bana doğru uzattı ve hiç beklemeden arabamın önünde duran kırmızı beyaz şeritli bariyeri kaldırdı. "İyi günler efendim. Tekrar hoş geldiniz."

ANA DİLİM AŞKOù les histoires vivent. Découvrez maintenant