Bölüm 62

76.6K 3K 711
                                    

Bir hafta aradan sonra selaaam. Aslında herkes için normal ama bizim için epey uzun bir zaman dilimiydi, aşırı özledim sizi. Nasılsınız, nasıl gidiyor? Ben biraz üşengeçim şu sıralar, 2020'nin yorgunluğu mu çıkıyor artık nedir?

Bölüme gelecek olursak zaman atlaması yapmayı planlıyordum, söylemiştim ama yapmadım çünkü istemediniz. Gayet geçerli bir neden bence.

Umarım bölümü beğenirsiniz, farkındaysanız her zaman attığım saatten epey erken atıyorum. Bu iyiliğimi de unutmayın ^^
Ben sizi bölüm sonunda bekliyorum.

Keyifli okumalaaaar. Sizleri kocamann seviyorum!!

♤♤

Derin bir nefes alıp adeta beni rehin almış olan bedene biraz daha sokuldum. Ciğerlerim Devran'ın kendine has kokusuyla bayram ederken çıplak tenim de sıcaklığıyla bayram ediyordu. Benim daima buz gibi soğuk olan tenime inat bağımlısı olduğum teni sıcacıktı, güven kokuyor aynı zamanda güven veriyordu. Uyanalı henüz beş dakika olmuş olmalıydı ama ben gözlerimi açabilecek gücü kendimde bulamamıştım. Devran sağ olsun, dediğini harfiyen uygulamış beni güneş doğana kadar rahat bırakmamıştı.

Tabii o an bu durumdan pek de şikayetçi olduğumu söyleyemezdim, şimdi de değildim de acısı yeni çıkıyordu. İlk birlikteliğimize nazaran çok hafif bir ağrı olsa da insanı rahatsız ettiğini inkar edemezdim.

Görmezden gelerek yeni bir güne, ilk günümüze gözlerimi açtım. Gece uyumadan evvel perdeleri sıkı sıkıya kapattığımız için günün hangi evresinde olduğumuzu bilemesem de öğle saatlerini geride bıraktığımızı düşünüyordum. Gözlerimi kapalı camdan çekip kollarında olduğum adama çevirdiğimde ise belki de dünyanın en güzel manzarasıyla karşılaştım.

Devran'ın her köşesini ezbere bildiğim yüzü.Ömrümün geri kalanında bu yüzü göreceğimi bilmek beni o kadar mutlu etti ki, heyecanlanmam işten bile değildi. Kendimi dünyanın en şanslı kadını olarak görmeye başlamıştım.

Göz kapaklarım bu güzel manzaranın önüne bir perde olarak inmişken düzenli nefesinden uyuyor olduğunu zaten biliyor olsam da görmek daha bi' başkaydı. O kadar huzurlu gözüküyordu ki telefonumun nerede olduğunu bilsem muhakkak bu anı ölümsüzleştirirdim. O denli güzel, o denli etkileyici bir görüntüydü ki kalbimin ritmini arttırmıştı.

Olduğum yerde kıpırdanmamla birlikte Devran da kıpırdandı. Ben onu rahatsız etmiş olmanın verdiği mahçubiyetle öylece kalakalırken Devran, yavaşça sırt üstü uzandı ama bana sarılı kolunu kesinlikle açmadı, belimi daha sıkı kavradı. O sırt üstü uzanınca beraberinde beni de üstüne çekmişti. Göğüslerim dün gece Devran'dan nasibini aldığından ötürü karın kaslarıyla birleşince biraz canım acımış olsa da pozisyonumu bozmadım. Başımı uykusunu bozmamak için yavaşça göğsüne yerleştirdim, ayaklarımız zaten birbirleri içine geçmiş vaziyetteydi. Sarmaş dolaş lafının beden bulmuş hali bizdik.

Ellerimi çıplak göğsü üzerine koyup ileri geri okşamak istesem de bu isteğimi gerçekleştirmedim çünkü Devran'ın uyanmasını istemiyordum. Ben bu denli yorgunsam Devran benden çok daha fazla yorgun olmalıydı. Neticede tüm işi o yapmıştı. Yüz kızartıcı bir gerçek olsa da doğrusu buydu.

Ben oldukça rahat bir pozisyonda alttan alttan yüzünü izlerken birden "Manzaran güzel mi?" diye sormasıyla olduğum yerde irkildim. O an aslından kulağımın altındaki kalbinin hızlı ritimlerini fark etmem gerekirdi lâkin güzel yüzüne dalmış olmamdan ötürü fark edememiş olmalıydım. Sorduğu soruyu idrak edince genişçe gülümsedim, tabii gülümseyişim Devran tarafından görülmemişti çünkü gözleri hâlâ kapalı, yüzü ise huzurla doluydu.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now