Bölüm 27

83.2K 3.9K 796
                                    

Eveeeet, yuz bin okunmayı geride biraktık. Birlikte nice yüz binleri daha geride bırakmak nasip olur inşallah. Hepinize tek tek teşekkür ederim.

Çok çok seviliyorsunuz!!

Keyifli okumalar!!

♤♤

"Hadi aç şu telefonu," diye söylenerek bu civarlarda varlığını hatırladığım taksi durağına doğru yürüyordum. Abimin yanına bensiz gitmesini istemiyordum, tek başına ilişkimizin varlığını sırtlamasını istemiyordum. Bunu birlikte yaşıyorsak zorluklarına da birlikte göğüs germeliylik.

Tam kapatacağım sırada Devran'ın telefonu açmasıyla olduğum yerde duraksadım. "Söyle güzelim," dedi hiçbir şey olmamış gibi sakince. Bazen bu kadar sakin olması beni ürkütüyor bazen de sinirlendiriyordu. Duvar kenarına geçip kalçamı çıkıntıya yasladım. Etrafta kimse olmaması benim yararımaydı.

"Devran neden açmıyorsun telefonunu? Söyle bana neredesin? Ben de geliyorum," dedim kimin yanına gittiğini bildiğimi belli ederek. Derin bir nefesi ciğerlerine doldurduğunu işitti kulaklarım. Varlığına bir yandan şükür etsem de diğer yandan abim ile birlikte konuşacakları gerçeği baş ucumda bana orta parmağını kaldırmış gülümsüyordu. Heyecana ek olarak tüm vücudumu korku kaplamıştı, engel olmak istesem de titrememe engel olamıyordum.

"Hayır Betül," dedi sert bir sesle. Sakinliğini yavaşça kenara bırakıyor gibiydi. "Abin ile ilk olarak ben konuşacağım. Baş başa," diye bastırdı itiraz kabul etmeyen bir ses ile. Devran'ın duyacağını bilsem de titrek bir soluğu dudaklarımdan çıkmasına izin verdim. Allah şahitti ya, eğer şu anda evde olsaydım oturur ağlardım.

Çünkü tecrübesizdim. Bu vakitten sonra ne olacağını ben de bilmiyordum.

"Gidişata göre gelip seni de alırım, tamam mı güzelim?" Şimdi daha yumuşaktı sesi çünkü az çok ne hissettiğimi tahmin ediyor olmalıydı. Görmeyeceğini bile bile başımı salladım. "Hayır, ilk konuşmayı birlikte yapmalıyız," diyerek inandığım doğruyu dile getirdim.

"Bebeğim abini benden daha iyi tanıyorsun sen. İlk seferde senin için kırıcı olur ve ben senin kırılacağını bile bile sikseler seni oraya götürmem." Olduğumuz konumda dahi beni düşünmesi kalbimi tekletti. Haklı olduğu da bariz ortadaydı ama bir yanım da o an Devran'ın elini sıkı sıkıya tutmak istiyordu. "İleri geri konuşur sakin kalamam, o zaman beni sen bile tutamazsın."

Kulağı sağır edecek bir sessizliğin sonunda "Senin dediğin gibi olsun," diyerek pes ettim. İstesem abimden nerede olduğunu öğrenirdim elbette ama Devran'ın zıttına gitmek de istememiştim. "Ama hemen sonra konum atacaksın ben de geleceğim?" Onaylar biçimde mırlıltılar çıkardı, pek inandırıcı değildi.

"Kimsenin telefonlarını açma, alışverişini yapmaya bak, sana döneceğim." Huzursuz olsam da onayladım dediklerini. Bu saatten sonrası benim için epey sancılı geçecekti, belli. Bunun bilinci içerisinde telefonu kapadım.

Bir süre olduğum ağacın altında oturmayı denedim ama kafayı yememe ramak kalmıştı. Sürekli telefonu açıp bildirim ya da bir arama bekliyordum. Daha sonra düşünmemi engelleyebilecek tek şey olan alışverişe kendimi vermeyi denedim. Tamamen amacımda başarılı olamasam da kendimi daha iyi hissettiğimi inkar edemezdim.

Ne aldığımı bile bilmezken dönüp geldiğim yer yine aynı ağacın altı olmuştu. Etrafta kuşlar haricinde gözle görülür herhangi bir canlı olmaması burayı tercih etmemdeki temel sebepti. Bunları yaparken iki saati çoktan geride bırakmıştım bile.

Hızlı hızlı atan kalbimin üzerine avucumu bastırıp kendimi sakinleştirmeye çalışırken telefonum kucağımdaydı. Biraz olsun kendimi hiçbir sorun çıkmayacağına inadırmıştım ki telefon çalmaya başladı ve kalbimin ritmi yeniden başa döndü. Arayan Devran değil, Doğan abimdi.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now