Bölüm 65

54K 2.8K 673
                                    

Sizleri çok çok seviyorum!! Keyifli okumalar!!

♤♤

Hafta içleri eğer sıcak kollar tarafından bedenim abluka altında değilse ilk işim elimi Devran'a temas etmesi ümidiyle yatağın diğer tarafına uzatmak oluyordu. Tıpkı bu sabah olduğu gibi. Lâkin elim beklediğimin aksine soğuk çarşafla temas etmişti. Muhtemelen çoktan iş yerine gitmişti bile. Birkaç gündür uykumdan ayılıp Devran'a ne kahvaltı hazırlayabiliyordum ne de geçirebiliyordum. Devran'ın benden bu tür beklentileri olmamasına rağmen yapım gereği kendimi huzursuz hissetmeden duramıyordum.

Huysuzca homurdanıp elimi birkaç gündür hep olduğu gibi midemin üzerine bastırdım. Sanki gece yatmadan evvel bir bardak su değil de tıka basa yemek yemiştim. O derece rahatsızdı midem. Yüksek ihtimalle iş yerine giderken ya da dönerken üşütmüştüm. Çünkü kış aylarındaydık ve Karadeniz de kış oldukça sert geçiyordu.

Gözlerimi ayılmak amacıyla art arda kırpıştırırken boştaki elimle yataktan destek alarak doğrulup oturur hale geldim. Yüzümü huysuzca buruştururken isteğim dışında gözlerim dolmuştu. "Of," dedim sesli bir şekilde. Sırtımı yatak başlığına yaslarken derin derin nefesler alıyordum. İstifra etmekten ölesiye nefret ettiğim için dayanabildiğim kadar dayanıyordum.

Saçlarımı geriye atıp başımı yatak başlığına yasladım. "Neden böyle oluyor?" Boşluğa sorduğum sorunun cevabı elbette ki gelmedi. Onun yerine midem daha beter bulandı ve ben bir elim midemde bir elim ağzımda banyoya koşturdum. Ertelemek istediğim, def etmek istediğim bir hisle sarılmışken yüksek sesle öğürdüm. Yalnızca öğürdüm, belki istifra etsem rahatlayacaktım lâkin son günlerde kapanan iştahım buna engel oluyordu. Bir yandan açık saçlarımı zapdetmeye çalışıyor bir yandan da gözyaşlarıma hakim olmaya çalışıyordum.

Çok anlamsızdı ama ağlıyasım geliyordu ve kendimi tutamıyordum.

Sifonu çekip titrediğini fark etmediğim ayaklarımla lavabonun önüne zar zor gittim. Halsizliğim hat safadaydı. Diş firçasına hatrısayılır bir miktar diş macunu aldıktan sonra kendimden iğrenerek hınçla dişlerimi fırçaladım. Fırça tıpkı bundan önceki günkiler olduğu gibi çöpü boyladı. Yüzüme de soğuk su çarptıktan sonra yüzümden sıyrılıp çıplak gerdanıma damlayan suları önemsemeden aynadaki aksime baktım.

Uzun zamandır ilk defa bu denli çökmüş duruyordum.

Sol göğsümün üzerinde Devran'ın bir gece evvel tenime armağan ettiği ufak morluğa gözüm kaydı ilk önce. Lâkin bu tür kızarık ya da morluklar takıldığım noktalar olmamıştı hiçbir zaman. Göğüslerim Devran'ın sertliğinden olsa gerek şu sıralar biraz hasaslardı. Ardından uykusuzluktan değil, aksine fazla uyumaktan şiş duran göz altlarıma baktım. Sabahları her insan gibi benim de yüzüm şiş bir şekilde uyandığım bir gerçekti evet ama bu şişlikler gün içinde de benimle birlikteydi.

Başımı iki yana salladım. "Toparla kendini," diye fısıldasam da tek isteğim sıcacık yatağıma girmekti. Kendimi çok tembel hissediyordum ki bu benim için hiç de normal bir durum değildi. Yeniden gözlerim doldu ve bir damla benden izinsiz firar etti. Üstelik hâlâ bulanan bir mide ile baş etmeye çalışıyordum.

Tüm bu değişimler üst üste gelince ihtiyacım olan tek şey de Devran oluyordu.

Ne yazık ki Gülnur anneler gitti gideli yoğun bir tempo ile çalışıyordu. İki hafta sonra Gülnur annelere geleceğimizin sözünü vermiş olsak da neredeyse üç hafta olmuştu. Devran şirketle alakalı bir dava ile meşguldü. Akşamları birlikte geçirdiğimiz birkaç saat bana kesinlikle yetmiyordu. Yeniden oflayıp yatak odasına girdim. Gönlüm uyumaktan yana olsa da kendime gaz verip üstümü değiştirmeye gerek duymadan ilk önce nevresim takımlarımızı değiştirdim. Bu takımı sereli bir gün olmuş olsa da yumuşatıcının kokusundan mıdır nedir, midem bulanıyordu.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now