Bölüm 42

83.7K 3.5K 1.2K
                                    

Oy ve yorumlarınız için cok çok teşekkürler. Elleriniz dert görmesin. :)))

Keyifli okumalar!!

♤♤

Sayım yapıp elimdeki kalın kapaklı deftere not almak daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı. Aklımda bir plak gibi dönüp duran cümleler canımı sıkmaya başlamıştı. Basit bir sayım işlemini dahi yapamayacak kadar dolu bir zihine sahip olmak istediğim bir şey değildi. Bu da annemin bana yeni hediyesi olmalıydı.

Önceden olsa zihnimde keşkelerle başlayan cümlelerin devamı anneme sesimi yükseltmememle, karşı çıkmamamla biterdi. Kısacası pişman olurdum. Yine pişmandım ama içimdekileri daha fazla dökemediğim için pişmandım.

İnsanlar birbirlerini değiştiriyormuş, onu anladım.

Devran da beni değiştiriyordu. Daha öz güvenli, daha cesur bir kadın olmamı sağlıyordu. Her geçen gün ufak da olsa o beni, ben de onu değiştiriyordum ve bu değişim kesinlikle olumlu yöndeydi.

Sıkıntılı bir nefesi verip elimdeki defteri sertçe tezgaha fıtlatıp az evvel sayımları not ettiğim sayfayı yırttım. Elimdeki kağıdı rast gele kırıştırıp çaprazımda olan çöp tenekesine fırlattım. Başladığım bir işin devamını kendimi o işe tam anlamıyla vererek getiremiyorsam defalarca kez deneyerek istediğim gibi bitirmek için çabalayan bir ruh hastasıydım.

Avuç içlerimi tezgaha yaslayarak birkaç saniye duraksadım. En iyisi kendime güzel bir kahve yapıp biraz da olsa zihnimi toparladıktan sonra başladığım işi layığıyla bitirmekti. Derin bir nefes çektim içime, sanki Devran'ı daha birkaç saat önce görmemişim gibi kokusu burnumda tüttü. Soluyormuşum gibi hissettim, beni bu kadar kendine bağımlı yapması doğru değildi. Başımı iki yana sallayıp topuklarımın üzerinden yüz seksen derece döndüm.

Kapının pervazına yaslanmış, kollarını göğüsünün üzerinde birleştirmiş, beni seyreden adamı görünce irkildim. Baş parmağımı üst dişlerime yaslayıp başımı geriye iterken diğer elim de korktuğum için hızlı hızlı atan kalbimin üzerindeydi. "Ödüm koptu," diye homurdandım. Yaslandığı kapıdan ayrılmadı, yüz ifadesini değiştirmeden bana bakmaya devam etti. "Aslında sessiz gelmedim, sen dalgındın." Dalgın olduğumun farkındaydım zaten. Belli ki her zaman kilitlediğim dış kapıyı dahi kilitlemeyi unutmuşum.

Burada olacağımı bildiği için burada olması bana pek de sürpriz olmamıştı açıkçası. Sadece zihnimde dönen plak sesi onun gelişini duymama engel olmuştu. Bu bile anneme yeniden sinirlenmem için yeterli bir sebepdi. "Duymamışım," dedim fisıltılı bir sesle. Düz yüz ifadesi beni düşünmeye itmişti. Yüksek ihtimalle hamamdan çıktıkları gibi Leyla teyze ilk Devran'ı aramıştı ve beni şikayet etmişti. Tahmin edilmesi zor değildi.

Ellerimi önümde birleştirdim. Parmaklarımla oynarken "Kızdın mı bana?" diye sordum. Söz alişverişine katılmadım diye kızacağını sanmasam da Leyla teyzenin onu doldurmuş olabileceğini de düşünmeden edemiyordum. "Evet," derken elini bana doğru uzattı. Kısaca bakıp sorgulamadan, duraksamadan tutmam için uzattığı elini kavradım. Bedenimi kendine çekti ve elimdeki elini çekip bel oyuntuma yerleştirdi. "Ama giderken bana söylemediğin için kızdım." Rahatlamış bir şekilde kasılı olduğunu yeni fark ettiğim bedenim gevşedi.

Göğüs kafesine yerleştirdiğim ellerime bakarken "Sinirliydim. Yanlız kalmaya ihtiyacım vardı," dedim. Anlayışla başını salladı ama ne olduğunu sormadı. Bu da bildiğine dair olan şüphelerimi güçlendirdi. Bir şey demesini bekledim ama o bizi içinde olduğumuz, depo miksali kullandığım odadan dışarı çıkardı. Kendisini lacivert üçlü koltuğa atınca gözlerimin önünde dün geceki halimiz geçti. Başımı iki yana sallayıp yanına oturdum.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now