Bölüm 48

78K 3.7K 515
                                    

Beş yüz bin okunmayı geride bıraktığınız için kendinizi alkışlayın, ben de sizi kocaman öpeyim. 

Güzel gözleriniz ve elleriniz dert görmesin. Çok çok seviliyorsunuz!!

Keyifli okumalar!!

♤♤

Uzandığım yatakta huzurlu olmak istesem de zihnimden geçen cümleler huzurun önüne geçiyordu. Hemen önüme koyduğum bilgisayarda sevdiğim bir yabancı dizi oynuyordu, gözlerim ekrandaydı ama yine aynı sebepten ötürü odaklanamıyordum. Annemin uyarıyı hak ettiğini düşünsem de içim hiç rahat değildi. Bunca zaman ona hiç itiraz etmediğimden olsa gerek çıkışımın fazla olup olmadığını düşünüyordum. Yine de dik kuyruğumu indirip aşağı inmedim. Akşam yemeğine kadar da inmemekte kararlıydım. Annemin üzülmesinden nefret etsem de tek istediğim yaptığı hatanın farkına varmasıydı.

Fazla bir şey istemiyordum, sadece hayatımızın geri kalanında huzurlu olmak istiyordum.

Seslice oflayıp kulaklığıma uzandım. Kulaklığı her iki kulağıma da takarken aynı anda sağ omzuma doğru döndüm. Sırt üstü yatmaktan artık kürek kemiklerim ağrıyordu. Yaram sol tarafımda olduğu için o tarafıma yatamasam da sağ tarafıma yatabiliyordum. Kulaklıklarımı takarsam odaklanabilrceğimi düşünerek taktım ve ses düzeyini de bir miktar arttırdım. Zihnimdeki tüm sesleri tamamen susturamasam da belirli bir düzeyde işe yaradı ve ben bir süre düşüncelerden uzaklaştım.

Ta ki yatağımın boştaki tarafının çöktüğünü hissedene kadar.

Kulaklığımın tekini çıkarana kadar büyük bir el göğüslerimin altından, kasıklarımın üstünden kavrayarak sırtımı kaslı göğsüne yasladı. "Devran?" Kulaklıklarımı çıkarıp omuzumun üstünden arkamdaki bedene baktım. Bakmasam da yoğun kokusundan o olduğunu anlamıştım zaten.

"Yavrum," dedi içli içli bir şekilde. Ağırlığını vermeden dirseği üzerinden yükselmiş üzerime doğru eğilmiş, koyulaşmış gözleriyle bana bakıyordu. Nasıl ya da ne zaman geldiğini sorgulamadan genişçe gülümsedim. Devran'a olan özlemim tüm her şeyin önüne geçti ve kalbim güzelliği karşısında bir ilkmiş gibi hızlı hızlı atmaya, göğüs kafesime işkence etmeye başladı.

Ellerimi karnımın üzerindeki eline koydum, canımı acıtmak istemediği için gevşekçe tutan elini bedenime bastırdım. Canımı acıtmayacağını göstermek istedim. "Çok özledim seni," dedim titrek bir sesle. Cevap vermeden boştaki elini çeneme yerleştirerek yüzümü kendine daha fazla çevirdi. Saniyeler sonra dudaklarımın arasında üst dudağı vardı.

Tüm özlemimle derince inledim. Dışarıda biri varsa duyabilirdi, umrumda değildi.

Dudaklarımı hoyratça kullanmam onu gülümsetti. Bunu, dudaklarımın üstündeki dudaklarının gerilmesiyle anladım. Sabırsızlığımı, özlemimi gizlememem hoşuna gitmişti.

Alt dudağımı ıslakça emip fazla ilerlemeden geri çekildi. "Ben de," dedi dudaklarını şakaklarıma bastırmadan hemen önce. "Ben de çok özledim ama az kaldı bebeğim." Çenemdeki elini okşayarak boynuma, boynumdan da çıplak gerdanıma indirdi. Emindim ki kalbimin güçlü vuruşlarını hissediyordu. "Çok yakında seni koynumdan çıkarmayacağım." Boynum bir miktar acıdığı için ona doğru döndüm ama varlığı sebebiyle tamamen dönmem mümkün olmadı. Çünkü bedeni tam olarak arkamdaydı.

"Çıkarma," diye fısıldadım burnumu çenesine sürterken. Kirli sakalları tenimde ufak sızılar bıraksa da umursamadım. Bu öyle yoğun bir histi ki tarifi imkansızdı. Bazen bir yudum suya, bazen de bir nefese olan ihtiyaç gibiydi. Sertçe yutkunduğunu işitsem de elinin üstündeki elimi kalın kolu boyunca sürtmekten vazgeçmedim. Derin derin kokusunu soluyorken onun da benden farkı olmadığının farkındaydım. Benim yerim sanki hep burası, yanı başı olmalıymış gibi hissediyordum. Her zaman arkasında değil yanında olmam gerekliymiş gibiydi.

Başı Yok Sonu ÇokNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ