Bölüm 77

45.9K 2.7K 440
                                    

Hey! Nabersiniz ya? Size normal akışımızda devam edeceğimizi söylemiştim. Buyurunuz efenim size bölüm... Bir de bir sonraki bölüm için ara bu kadar uzun olmayacak çünkü bitirmek istediğim yerde bitmedi bu bölüm. Tamamlayabilirdim ama yarına aşamasını, sizi de daha fazla bekletmek istemedim ♡♡ bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın, satır aralarını da boş bırakmayın lütfen. Hatam varsa da belirtin.

Keyifli okumalaaaar Seviliyorsunuuuuuz♡♡♡

♤♤

Hayat gerçekten ne kadar garipti. Şundan bir sene önce sürekli olduğu yeri sorgulayan, çırpınmaktan yorulmuş bir kızken şu anda belki de şimdiye kadar ki en huzurlu dönemimi yaşıyordum. İşim yolundaydı, hayatım yolundaydı ve karnımda sevdiğim adamın çocuklarını taşıyordum.
Tüm mutluluklarım Devran sayesindeydi. Bana o kadar çok şey sunmuştu ki, ona ne kadar minnettar olsam az geliyordu. Üstelik sunmaya da devam ediyordu ve tüm bunları karşılıksız yapıyordu.

Aşk... güzel şeydi be!

Alt dudağım dişlerim arasındayken şapşal şapşal gülümsedim. Sağ elimle robotu tutuyordum çünkü damla çikolatalı bir kek yapma kararı vermiştim. Sol elimi ise karnıma götürdüm. Hayal ediyordum da, acaba çocuklar doğduktan ve yürüyebilir hale geldikten sonra nasıl olurdu? Ben mutfakta uğraşırken paytak paytak yanıma gelen iki adet bebek... seslice ofladım. Yine gözlerim dolmuştu, böyle anlarda kendimi yetmiş yaşlarında torunlarını özlediği için ağlayan teyzelere benzetiyordum. Burnumu çekip kendimi toparlamaya çalıştım. "Tamam," dedim kendi kendime. "Ağlamak yok."

Devran çalışma odasına girmişti, çocukların cinsiyetini öğrendiğimizden bugüne yani iki gündür ilk defa evde çalışacaktı. İki günü de tamamıyla bize ayırmıştı. Ben de dizi izleyecektim ama canım kıtır olan ve bekarken sıkça yaptığım kurabiyeden çekmişti. Karıştırma işim bitince hazırladığım harcı yemek kaşığıyla fırın kağıdı serdiğim tepsiye bıraktım. Dondurma kaşığıyla yapınca daha nizami oluyordu lâkin benim için fark etmiyordu.

Tepsiyi fırına verip arkamda bıraktığım dağınıklığı topladım. Yarın sabah biz mahalleye gitmek için evden çıktıktan hemen sonra Şükran teyze gelecekti. Yine de kadın temizleyecek diye her şeyi dağınık bırakmak olmazdı. Üstelik kurabiye yaparken mutfakta uğraşmayı ne kadar özlediğimi de fark etmiştim. Devran pek müsaade etmiyordu, zaten Şükran teyzeden de bana fırsat kalmıyordu. Sağ olsun, istediğim ne varsa yapıyordu.

Kurabiye olana kadar yatak odasına çıktım. Bugün birkaç saatliğine kuaföre gitmiştim. Malum, haftasonu mahallede olacağımız için son bir kontrol etmek istemiştim. Eve gelince de üzerimi değişmeye fırsatım olmamıştı. Üzerime tok kumaşı olan ama terletmeyen haki rengi bir eşorfman takımı geçirdim. Saçlarımı ayakta toplarken yönümü yatak odasının içindeki o ufak odaya, çocuk odasına çevirdim. Daha evlenmeden önce bile bu odanın akıbeti belliydi. Eve ses yalıtımı yaparken konuşulmuştu ve şimdi de hayata geçiyordu. İçli bir nefes aldım. Kısa bir süre içerisinde eşya almaya ya da yaptırmaya başlamam gerekiyordu.

Odaya son defa bakıp yönümü yeniden alt kata çevirdim. Yatak odasından çıkarken lambayı kapadım ama koridorları kapamadan indim aşağı. Bunun sebebi ise Devran'ın bana güvenmiyor oluşuydu. Daha doğrusu olası bir sakarlıktan açık bıraktırıyordu. Eh, henüz yeri hiç öpmemiş olsam da sanırım yakında karnımdan ayaklarımı göremeyebilirdim ki bu da yeri öpme ihtimalimi kuvvetlendiriyordu. On altıncı hafta bitecekti neredeyse.

Mutfağa girdim. Yukarıda oyalanmış olmalıydım, kurabiyeler de bu sırada neredeyse olmuşlardı. Ben de onlar olana kadar kendime çay, Devran'a da kahve hazırladım. Olan kurabiyeleri Devran için hazırladım ve çalışma odasına götürdüm. Kapıyı çalsam iyi olabilirdi belki ama ellerim doluydu, ben de çalmadım. Dirseğimle biraz zorlanarak da olsa kapıyı açtım ve yüzümdeki koca gülümsemeyle "Bak ne yaptım," diyerek içeri girdim.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now