Bölüm 53

86.9K 3.3K 395
                                    

Küvetten dikkatli bir şekilde çıktım. On dakika öncesine nazaran kendimi çok daha iyi hissediyordum ama ters bir hareket yapmak da istemezdim. Islak ayaklarım bir tehdit unsuru olduğu için ufak adımlarla ilerliyordum. Zaten kasıklarımdan ötürü şimdilik büyük adımlar atamıyordum ama bir de düşüp Devran'ın vücudumun farklı noktalarına bıraktığı izlere yenisini ekleyemezdim.

Güya ilkim olduğu için yavaş davrandığını söylüyordu, oysa vücudum morluklarla doluydu.

Kısa bornozu üzerime geçirip yatak odasına geçtim. Devran'ı görmeyi beklesem de hayır, söylediği gibi alt kattaydı. Yüksek ihtimalle de yiyecek bir şeyler ayarlıyordu. Çarşafları değiştirilmiş olan yatağın üzerinde siyah renkte bir bavul vardı. Açıktı ve üzerinde duran koyu kahve kazağı görebiliyordum.

Kendi bavulum iki adım ötemde dursa da tercihimi yumuşacık kazaktan yana kullandım. Bavulu açıp içinden kıyafet seçmek gözümde büyüdü. Son derece kalın olan kazak neredeyse dizlerime kadar uzanıyordu. Suyunu aldığım saçlarımsa omuzlarımdaydı. Onları taramak bile şu anlık o kadar zordu ki...

Karnımdan gelen seslere kulak vererek aşağı kata inmeye başladım. Kurt gibi acıkmıştım, bir an önce yemek yemek istiyordum. Gözlerim boş duvarlarda, en az duvarlar kadar boş olan parkelerde geziniyordu. Evin henüz yeni alındığı bariz belliydi.

Merdivenlerden her inişimde Devran'ın aşağı kattan gelen sesini daha net işitiyordum. Devran, yüksek ihtimalle telefondaydı. "Hayır," dediğini işittim. "Henüz söylemedim. Açıkcası sorana kadar da söylemeyi düşünmüyorum. Kendini suçlu hisssedebilir."

Her nedense bahsettiği kişinin ben olduğumu düşündüm. Kendimi ne için suçlu hissedecektim ki?

Sesin kaynağına ilerlerken derimin altında kabaran merak duygusuna kulak verdim. Başımı kapının çerçevesinden çıkardığımda gri ve beyaz tonlarının hakim olduğu, bizim evdeki mutfağın en az iki katı olan kocaman bir mutfakla karşılaştım. Son derece modern duruyor ve göz kamaştırıyordu. Gözlerim hızlı ve yüzeysel olarak mutfağı inceledi ve saniyeler sonra Devran'ın çıplak sırtıyla buluştu.

Kendi tırnak izlerimin dolu olduğu sırtıyla...

Bu gerçeği, yani bıraktığım izleri görmezden gelmeye çalışsam da mümkün değildi, utanç seli çoktan yanaklarıma dolmuştu bile. Biz birlikte günleri aylara, ayları da yıllara çevirsek dahi utanmaya devam edecekmişim gibi hissediyordum.

"Hayır," dedi yeniden. "Fırsatımız olmadı hiç diyorum. Neyi anlamıyorsun?" Kelimeler dudaklarından çıkarken artık daha agrasiftiler. Belli ki karşı taraf onu sinirlendirecek bir şeyler hakkında bahsediyordu ki "Sikeceğim ama senin dilinin kemiğini," diye söylendi. Sonra duraksadı ve derin dir nefesi ciğerlerine hapsetti. Elinin tekini saçlarına geçirip dağıtmadan evvel dişlerinin arasından söylendi. "Tamam ulan tamam. Yeter ki yavşak yavşak konuşup sinirimi zıplatma benim." Son kelimeleri bunlar olmuştu ama ben hiçbir şey anlamamış, merakımı giderememiştim.

Orada daha fazla durmak istemeyerek olduğum yerden çıkıp mutfağa girdim. Devran da tam olarak o sırada ardını döndü. Elindeki telefonu umursamazca önündeki masaya fırlatırken gece karası gözleri bendeydi. İki gündür kahveleri değil daha buğulu gözlerini bana gösteriyordu. Çatık olan kaşları üzerimdeki elbise görevi gören kazağa kayınca normal haline döndü. "Güzelim," dedi bana doğru bir adım atarken. İkinci adıma kalmadan kollarını benim için araladı ve ben ait olduğum kollarda ki yerimi aldım.

Güven kokan kolları kendimi dünyanın en mutlu kadını gibi hissettiriyordu. Tanrıya ne kadar teşekkür etsem yetmezdi. Kollarımı boynuna dolarken bedenimi de çekinmeden bedenine yasladım. Sert bedenini net bir şekilde hissetmek midemi düğümledi.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now