Bölüm 67

63.8K 3K 1.4K
                                    

Hey! Sözümü tuttum ve bir önceki bölümün iki katı uzunluğundaki bir bölümle şimdi sizi baş başa bırakıyorum.

Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalaaar. Ha bir de koskocaman seviliyorsunuz!!!

♤♤

Devran arka koltuktan kendi kabanını ve benim kabanımı aldı. Kabanımı bana göz kırparak uzatınca heyecanlı bir soluk çektim içime. Kendisine içten bir tebessümle karşılık verip "Teşekkür ederim," dedim. Ne kadar zaman geçerse geçsin Devran'ın güzelliği karşısında heyecanlanmadan yapamıyordum. Özellikle hamileliğimi öğrenmesiyle birlikte mümkünmüş gibi daha da artan ilgisi ise beni gün geçtikçe daha da şaşırtıyordu. Bir adamda daha ne olabilir ki, dediğim noktada daha fazlası çıkıyordu içinden.

Çantamı koluma taktıktan hemen sonra Devran'ın yaptığının aynısını yaparak kabanımı kolumun üzerine koydum. Arabada alınacak başka bir eşyamız olmadığına kanaat getirdikten hemen sonra ise Devran'ı beklemeden kapıya uzandım. Zaten bavul getirmemiştik, yalnızca Devran buradaki büroya bırakmak için birkaç dosya getirmişti, o kadar. Zaten pek fazla da kalmayacaktık. İki geceliğine gelmiştik.

Kapı kulpunu henüz kavramıştım ki yanımdaki bedenin sert bir üslupla adımı söylemesiyle duraksamak zorunda kaldım. Omuzumun üzerinden az evvelle nazaran daha ciddi bir yüz ifadesine ev sahipliği yapan yüzüne baktım. Çenesiyle kolumu işaret etti. "Kabanını giyin," diyerek devam etti.

Gözlerimi devirdim.

Hamile oluşumu öğrendiğinden beri sık sık bu cümleye benzer cümleler kuruyordu, sağ olsun. Çorap giyin Betül, hırka giyin Betül, yemek ye Betül, meyve ye Betül, gibi gibi...Benim için alışması zor olacaktı.

"Devran," dedim tüm bıkmışlığımla. "Abartmasak mı aşkım?" Devran başını yavaşça sol omuzuna yatırdı. Gözlerinde var olan ışıltıyı söndürmeden beni teşvik edercesine "Hadi bebeğim," dedi. Ama bendeki de inattı. Şimdiden böyle alışırsa çekeceğim vardı doğrusu. Sekiz ay boyunca devam ederse kafayı yerdim, kesin.

O an iki adımlık yer için kabanı üzerime geçirmek o kadar çileli gözüktü ki içime, elbette dinlemeden aceleyle kapı kulpuna uzandım. Henüz kavramıştım ki çevik kocam arabanın kapılarını anında kilitledi. Kaçışım olmadığına kanaat getirmem pek de uzun sürmedi. Seslice ofladım ve Devran'a bir kez olsun dönüp bakmadan kabanı üzerime geçirdim.

İnadım bu kadardı benim de, ne yapayım?

"Oldu mu?" diye çemkirdim ses tonumu önemsemeden. "Rahatladın mı?" Tebessüm edip başını aşağı yukarı salladı. "İki adımlık mesafe için çektiğim işkenceye bak ya," diye homurdandım lâkin üzerine dahi alınmadan aynı ifadeyle beni seyretmeye devam etti. Yapı gereği sinirli olan bu adam, bana ufak bir kaş çatmasıyla dahi bakmadı. "Hadi aç da inelim," diye homurdanırken yavaşça üzerime eğilmeye başladı. Sanki kayınvalidemin kapısının önünde değil de evimizin önündeymişiz gibi rahattı. Araba camları filmli olduğu için dışarıdan gözükme gibi bir kaygısı da yoktu. Oysa evdekiler aksam yemeği için bizi bekliyorlardı.

Devran tüm bunları umursamaksızın uzanıp dudaklarıma ıslak bir buse kondurdu. "Alışsan iyi edersin," dedi pürdikkat gözlerimin içine bakarken. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki konuşunca dudaklarımız tehlikeli bir kıvılcım çıkararak birbirlerine sürtünmüştü. Horon tepen hormonlarım ise bana hiç de yardımcı olmuyordu.

"Bence sen şunu idrak etmelisin hayatım," dedim tıpkı onun gibi fısıldayarak. Devran'ın sesi ciddi çıksa da benim sesim normaldi. Uzanıp direksiyon üzerindeki elini kavradım ve karnımın üzerine yerleştirdim. "Ben hasta değilim, yalnızca hamileyim." Kelimelerim Devran'ın keyifle gülmesini sağladı. Baş ucumuzda bize el sallayan gerçeği her fark edişimizde ve her dile getirişimde aynı gülümseme ile karşılaşmak inanılmaz keyifliydi. "Sor bana hiç aklımdan çıkıyor mu?" diye sormadan hemen önce dudaklarımızı birleştirdi. Bu birleşme basit bir buseden ibaret değildi. Devran üst dudağımı dudakları arasına alıp kısaca emdikten sonra serbest bıraktı, doyumsuz bir şekilde aynısını alt dudağım için de uyguladı. Ellerimi daha fazlası için boynuna sarmama kalmadan geri çekildiği için ona bir miktar sinirlensem de en iyisi zaten uslu durmaktı.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now