Bölüm 36

88.8K 4.1K 706
                                    

İki yüz bin okunma sayısını geçtik. Bunu ben değil siz yaptınız, o sebeple size ne kadar teşekkür etsem az kalır.

Ben de düşündüm ki, bunun şerefine Devran'ın askere gittiği zaman dilimini kaleme dökelim, bir sonraki bölümümüz o olsun. Ne dersiniz?

Çok çok seviliyorsunuz!!

Keyifli okumalar!!

♤♤

Doğan abim yüzündeki o şapşal ifadeyi silip Emre'nin ve dolayısıyla Kerimcan'ın peşinden tehditler savurarak yürüyen Devran'ın peşine takıldı. "Yeter abicim, bırak çocukları," derken kolundan tutup durmasını sağladı. Devran elindeki şişeyi yere atıp durdu, abimin kolundaki elini çekmeye çalıştı ama abim bırakmadı. "Ama ben uyardım bu puştu. Bilerek yapıyor şerefsiz." Abim göz devirip Devran'ı bizim olduğumuz tarafa getirmeye başladı. "Emin ol kardeşimi kıskandığını görmek, en son görmek istediğim şey bile değil."

Emre sonunda Devran'ın peşinden gelmediğini anlayınca sırtına kuala misali yapışmış Kerimcan'ı yere bıraktı ve kendisi de nefes nefese sırt üstü sahaya uzandı. Kerimcan neredeyse yere kapaklanıyordu ama son anda toparlanıp arkaya doğru kavis yaptığı ve zaten kalemle çizilmiş gibi düzgün duran saçını düzeltti. Aycan kahkaha atarak yanlarına ilerlemeye başlarken elinde telefonunu tutuyordu, sanırım kaçış anlarını videoya almıştı. Kerimcan Aycan'ın elindeki telefona bakıp çirkin bi kahkahanın dudaklarından çıkmasına izin verdi. "Sakın bana bunu çektiğini söyleme," dedi gülerek. Rahatsız olmadığı kesindi, tam tersine hoşuna gitmiş gibiydi. Aycan durduramadığı gulüşüyle başını salladı.

Emre başını kaldırarak ilk önce Kerimcan'a sonra Aycan'a baktı. "Gülme," diye bağırdı Emre ama Aycan gülmeye devam ediyordu. Emre ayağındaki ayakkabıyı çıkarıp Aycan'a fırlatırken abimler de gelmişlerdi.

Abim Devran'ı önüme kadar getirip "Sahip çık şu adama," diye homurdandı. Devran göz devirip "Siktir oradan," diye karşılık verdi. Araları dünden sonra iyi değildi, yine de konuşuyorlardı lakin normal de değillerdi. Birbirlerine soğuk davrandıkları metrelerce uzaktan anlaşılabilirdi.

Abimi önemsemeden Devran'ın koluna kolumu geçirerek bir nevi koluna sarıldım. "Alt tarafı sarıldı," dedim ince bir sesle, güldüğüm için sesim bir garip çıkıyordu. Doğan abim Devran'ı sıkı sıkıya kavramış koluma bakıp kusar gibi yüzünü buruşturdu ve Emre'nin yanına ilerlemeye başladı.

Devran koluna sardığım koluma bakıp derin bir nefes aldı ve kolunu çekti. Boşluğa düşmüş gibi kalakaldım lâkin boşluğun beni içine çekmesine izin vermedi. Çektiği kolunu omzuma sararak başımın üzerini öptü, kolumu beline sararak sarılışına karşılık verdim. Cevap bekledim ama istediğim cevabı duyamayacağımın da farkındaydım.

Kerimcan, abimi görünce gözleri anime karakterlerini aratmayacak şekilde ışıldadı ve ayaklarını kalçalarına vura vura tiz bir sesle "Kahramanım," diyerek abime koşmaya başladı. "Ne oluyor lan?" Abim duraksadı, tam arkaya doğru bir adım atıyordu ki Kerimcan kollarını boynuna dolayıverdi. Yeşilçam yıldızları edasıyla bir ayağını dizinden kırmıştı ve kollarını sıkı sıkıya abimin boynuna dolamıştı. Kendini romantik bir filmin içerisinde bulan abim birkaç saniye kalakaldı.

Emre ayağındaki diğer ayakkabıyı Aycan'a fırlatmak için çıkarmak üzereyken hareketlilikle döndü ve bizim az evvel şahit olduğumuz manzaraya şahit oldu. "Hasiktir," dedikten hemen sonra Aycan ile göz göze geldiler ve kahkaha atmaya başladılar.

Abim ellerini Kerimcan'ın belinin kenarlarına koyarak onu uzaklaştırmaya çalışırken yüksek sesle "Bıraksana kardeşim," diye söyleniyordu. Devran'ın da güldüğünü hareket eden göğsünden anladım. "Bırakma," diye bağırdı Devran. Sesinden eğlendiği o kadar barizdi ki, yalnızca o da değil herkes gülüyordu. Öyle ki halı sahaya yeni girmeye başlayan, mahalleden olduğunu bildiğim bazı arkadaşları dahi bu görüntüyle karşılaştıkları an gülmeye başlamışlardı.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now