Bölüm 7

116K 5.3K 1.2K
                                    

Bölümle alakalı bir sorun görürseniz, hoşunuza gitmeyen herhangi bir şey varsa da benimle paylaşın. Keyifli okumalar♡

♤♤

Kucağımdaki çantamın saplarıyla oynuyordum bakışlarım ön camdayken. Henüz yeni yola çıkmıştık. Arabanın içi buram buram Devran'ın kendine has kokusu kokuyordu ve ben kalbimin sıkça atmasına odaklamıştım kendimi. Nasıl ritmini normale döndürürdüm, bilemiyordum. "Betül." Aramızda süren sessizliği bozmasına sevindim, uzun yıllardır toplamda yapmadığımız konuşmayı birkaç günde yapmıştık ve bunu beni mutlu etmeye yetiyordu. "Efendim."

"Yarın da bu saatte mi eve gidersin?" Yolu uzatıp ana yoldan devam ediyorduk, on dakikalık yolu neden uzattığımızı anlamasam da halimden memnun olduğumu da inkar edecek değildim. Gözlerini sık sık üzerime çevirmesi ise ayrı bir heyecan kaynağıydı benim için.

"Yok. Yarın öğleden sonra dükkanda olmayacağım." Epilasyon randevum vardı. Çıkışta da direkt eve gidecektim Pelo kapayacaktı dükkanı. "Neden sordun?"

"Ya nerde olacaksın? İstersen alabilirim seni," dedi sorduğum soruyu es geçerek.

"Gerek yok teşekkür ederim, dükkana lazım olan birkaç eşya var onlara bakacağım." Dirseğini kapıya yaslayıp elini kirli sakallarında gezdirdi. "Niye sordun?" Sorumu tekrarladım ama bakışları ön camdaydı. "Bir süre tek gitmesen iyi olacak," dedi sıkıntılı bir sesle. Umut abiden bahsettiği çok açıktı. "Yok, sorun olmaz benim için. Sonuçta hep bu korkuyla yaşayamam. Hem bana mahlallede hiçbir şey yapamaz," diye açıkladım kendimi. Başını iki yana sallarken hiç de umursuyor gibi değildi beni.

Bunun bir nedeni de uykusuz ve yorgun olmasıydı. Daha önce, dükkandayken de dikkatimi çekmişti ama şimdi daha yoğundu. "Yorgun duruyorsun," dedim az önce konuştuğumuz konuyu kapamak iseteyerek. Bedenimi şoför koltuğuna taraf çevirip daha rahat bir pozisyonla açık açık yanımdaki varlığını inceledim. "Uykusuzum." Sadece baş sallamakla yetindim. Neticede elimden bir şey gelmezdi.

Devran, beni kolayca sorgulayabiliyor ya da merak ettiklerini hemen sorabiliyordu. Ben ise söyleyeceğim sözcükleri kırk defa düşünüyor ve rahatça merak ettiklerimi soramıyordum. Kendimle alakalı olan bu durum beni rahatsız ediyor, cesaretlenmem gerektiğini hatırlatıyordu.

Yolu ne kadar uzatsa da mahalleye girmiştik bile. Yerimde doğruldum, arabayı Gülnur teyzegilin evin önünde durdurdu. "Bıraktığın için teşekkür ederim." Kapıya uzanıp açmak için hamle yaptım ama o direksiyonun yanında asılı olan anahtarın küçük düğmesine basarak buna engel oldu, arabada tok bir ses yankılanırken kapıları kilitlediğini idrak ettim. "Sorun ne," diye sordum içime kaçmış sesimle. Aynı benim gibi bedeninin bir kısmını bana çevirdiğinde karşılıklı bir konumda yüzlerimiz arasında az bir mesafe varken ikimiz de pür dikkat birbirimize bakıyorduk.

"Betül," dedi yutkunmadan önce. Ne çok yakışıyordu adım onun dudaklarına, sesine. Adım daha önce hiç bu kadar hoşuma gitmemiş olabilirdi. "Bazı gerçekleri kabullenmelisin." Anlamayarak baktım. Ya varlığı beni sarhoş etmişti ben anlamıyordum söylediklerini ya da o bana imalarda bulunuyordu. "Anlamadım," dedim sakin bir ses tonuyla. "Hangi gerçekleri?"

"Bizim gerçeklerimizi," diye anında cevap verdi. Gerek ses tonu gerek gözleri aceleciydi. Ağzımı açıp cevap verecektim ki telefon melodisi arabanın içini doldurup her ikimizin de dikkatinin dağılmasına neden oldu.

Bizim gerçeklerimiz.

Önüme dönerken artık her şey netti. Gül'ün Devran hakkında söyledikleriyle az önceki iki kelimeden oluşan sözcük bir araya geldi. Sonra aklıma nerede okuduğumu bilmediğim bir cümle düştü. İdrak etmekte geç mi kalmıştım bilemiyor, düşünemiyordum da o an ama benim asıl hikayemin başladığını biliyordum. Tüm bunlara rağmen yine de kendimi bir anda serbest bırakmak doğru gelmiyordu. Kendimden de ondan da emin olmak istiyordum.

Başı Yok Sonu ÇokTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon