Bölüm 69

49.2K 2.9K 1K
                                    

Yalnızca ufak bir soru soracağım, merak ettim. Biliyorsunuz, bugün derbi vardı. Hangi takımlısınız?

Takımlarınızı da öğrendiğime göre sizi bölümle baş başa bırakayım. Bir sonraki bölüm yüksek ihtimalle üç gün içerisinde sizlerle olacaktır. Keyifli okumaaaar. Çok çok seviliyorsunuz!!!

♤♤

Elindeki telefonu belki de onuncu kez kulağına yasladı. Aynı anda ağzının içinden homurdanmasını da eksik etmiyordu. Duymadığımı mı sanıyordu bilmiyorum ama her bir sözünü, ettiği küfürleri gayet net duyuyordum. "Ama suç bende," dedi yeniden. "Gebertmedim o puştu." Kendini suçlasa da bu olayda benim bile suçum vardı ama Devran'ın yoktu. Gül'ün adı geçse de en büyük suçlumuz annemdi, farkındaydım, çünkü Umut'u hayatımıza kendisi sokmuştu. Dile getirmesi de oldukça zordu.

Kulağına yasladığı telefon, hâlâ Gül tarafından açılmamış olacak ki kısa bir süreliğine gözlerini kapadı. Sanırım Tanrıdan sabır diliyordu. "Başına gelecekleri biliyor ya..." Bugün hiç dinmeyen siniri yerli yerindeydi. Savcı detaylı bilgiyi vermeyince beni eve götürmek üzere apar topar arabaya bindirmişti. Beni bıraktıktan sonra tek başına gideceğini söylemişti ama ben az çok Gül'ün ne alakası olduğunu tahmin edebiliyordum. Ben olduğum yerde var olan tek bir ihtimali değerlendirirken yeniden konuştu. "Açmıyor telefonunu," diye söylenip telefonunu rast gele aramızdaki bölmeye fırlattı.

Çıkan tok sesle yerimde irkildim. Devran pür dikkat yola baksa da irkildiğimi fark etti. Sıkıntılı bir soluk alıp sağ şerite geçti, şimdi arabanın hızı normale düşmüştü. "Özür dilerim," diye mırıldanırken elinin tekini uzattı ve ne ara kucağımdaki çantanın kulpunu sıkı sıkıya kavradığını bilmediğim elimi avuçladı. Sağ olsun o sinirlendikçe ben daha fazla geriliyordum. Elimin üzerine sert bir buse kondurdu, ellerimizi ayırmadan kendi dizi üzerine yerleştirdi. "Seni de geriyorum."

"Önemli değil," diye mırıldandım. O, çoğunlukla yola baksa da ben sadece dişlerini sıktığından olsa gerek daha fazla keskinleşmiş yüz hatlarına bakıyordum. Bakıyordum bakmasına da, daha çok Gül'ün ne yapmış olabileceğini düşünüyordum ve aklıma yalnızca sahte bir hesap açıp Umut'u işletmesi geliyordu. Eğer bu sebeple Umut bize musallat olmuşsa Gül'ün benden de çekeceği vardı. Tabii Devran'dan bana sıra gelirse...

"Aklım almıyor," demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "O yavşakla ne gibi bir işi olur? Aklım almıyor." Devran'ı sakinleştirmek için yapabileceğim hiçbir şey olmadığı için dakikalardır olduğu gibi hakkımı yine susmaktan yana kullandım. Hem Devran'a Gül'ün sahte hesap açtığından bahsetsem, olayın bununla bir alakalı olmasa bile kabak yine benim başımda patlayacaktı. Devran, bunu daha evvel ona neden söylemediğimi sorgulayacaktı. Belki de konu daha fazla uzamış olacaktı.

Üstelik kabullenmek istemesem de hâlâ şoktaydım. Daha bir saat önce çocuğumdan kopabilme ihtimalim aklımı kemiriyordu. Dönüp dönüp "Ya ona bir şey olsaydı?" diye soruyordum. Hemen ardından ise bu bombayı ateşliyenin öyle ya da böyle Gül olduğu düşüyordu aklıma.

Nihayetinde olmamız gerekenden daha erken bir saatte Gülnur annelerin evin önünde durdu araba. Devran, beni bırakıp döneceğini söylese de ilk önce eve girip Gül ile konuşacaktı, tahmin etmesi zor değildi. Yanılmadım da, kocamı tanıyordum. Devran telefonunu almadan arabadan indi, ben de çantamı alıp onu takip ettim. Ben arabadan inene kadar Devran çoktan yanıma varmıştı bile. Hareketleri son derece aceleci, sesi de bir o kadar sabırsız olsa da bana "İyi misiniz?" diye sormaktan geri durmadı. Dengemi kısa bir an koruyamayınca koluna sıkıca tutundum, doktorun yaptığı ağrı kesici belli ki uykumu getirmişti. Bugünün bir an önce son bulmasını ve kolları arasında huzurlu bir uyku uyumak istesem de isteklerimi bir kenera ittim. "İyiyiz." Gözleri de belime destek olan eli de hâlâ varlığını sürdürüyorken endişeli bir sesle "Ama sen de biraz sakinleş, lütfen," dedim.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now