Bölüm 28

99.1K 4K 1.4K
                                    

Evimiz...

Cidden, beni salaklaştırmak bu derece kolay mıydı? Sanırım bunun cevabı evetti.

Kalbim bazen Devran'ın söylediği sözlere dayanamıyordu. Tüm bunların sorumlusu benmişim, onun bu kadar hızlı atması benim suçummuş gibi göğüs kafesime vuruyor, bana işkence çektiriyordu. Çoğu zaman kalbimin sesini duyacak diye aklım çıkıyordu.

Annemden izin almıştım. Devran ile dışarıda akşam yemeği yedikten sonra biraz oturup dönmüştük. Abim ile ne konuştuklarını deli gibi merak etsem de konuyu açma çabam hep başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Şimdi Devran'ın evimiz dediği evin içerisinde, hatta yatak odasındaki tekli koltuğun üzerinde oturuyordum. Saat henüz on bir buçuk olsa da benim uykum gelmiş, göz kapaklarım sürekli düşüyordu. Yine de Devran çıkmadan uyumak istemiyordum. Hem belki yeniden birlikte uyurduk?

Teninden akıp giden suyun sesini duyuyordum, az evvel duşa girmişti. Ben de aldığım kıyafetlerin içerisinden ne ara aldığımı hatırlamadığım şorlu takımı utansam da giyinmiştim. Çünkü takımın şort kısmı ne kadar kısa ise üst tarafı da bir o kadar açıktı. Üst kısmı belimi açık bırakıyordu ve kendinden destekli olduğu için sütyen giymeme gerek kalmamıştı.

Oysa ona karşı çok daha edepsiz düşünceler içerisinde olmamdan utanmalıydım. Giydiğim şorttan değil.

Suyun sesinin kesilmesiyle yatağın üzerinde topladığım ayaklarımı yataktan sarkıtıp, ayaklarımı çıplak parke ile buluşturdum. Şortun yukarıya sıyrılmış eteğini tutup aşağı çektikten sonra ellerimi kucağımda birleştirdiğim vakit banyonun kapısı açıldı. İçeriye doluşan su buharının önünden de Devran çıktı. Her ne kadar o duştayken kendi kendime onu gözlerimle soymayacağıma dair söz vermiş olsam da şu anda verdiğim sözü tuttuğumu söyleyemezdim.

Altına giydiği siyah eşorfmanı beline şans eseri tutunmuş gibiydi, her an düşebilecek gibi duruyordu. Elindeki havluyla saçını kurularken daha göz göze gelmemiştik. Ben de firsat bu fırsat diyip bakışlarımı çıplak göğüsüne indirdim. Boyun girintidinden firar eden su damlasını takip ederek gözlerim şenlendi. Karın kaslarının girintili çıkıntılı dokusuna takılan damlanın daha fazla aşağı inmediğini görünce istemsizce alt dudağımı dişlerim arasına aldım. Dilim damağım kurudu.

Bu hali feci seksi gözüküyordu.

Bakışlarım adonis kasına ineceği vakit yüzünü kapatan havluyu indirdi. Aceleyle gözlerimi yüzüne çıkardım, göz göze geldik. "Uyumadın mı sen?" diye sordu benim aksime çekinmeden bedenimi süzerken. Boğuk çıkan sesinin insanı sarhoş eden tınısına kendimi kaptırmamaya çalışarak başımı iki yana salladım.

"Hayır, seni bekledim," diyerek itirafta bulumdum. Heyecandan nemlenen avuçlarımı diz kapaklarıma bastırdım. Elindeki havluyu rast gele omuzunun üzerine atarken tek kaşı havaya kalkmıştı. Dudağinın bir köşesi duyduklarımdan memnun olduğunu belirtecek şekilde yukarı kıvrılmıştı. "Bak sen," dedi son kelimeyi uzatarak. Oturduğum koltuğa doğru ilerleyerek aramızdaki mesafeyi kısalttı, tam olarak önümde durdu. Yüzümün kasıklarına denk düşmüş olması gerçeğini görmezden gelsem de vücudumdaki kanın yüzüme toplanmasına engel olamadım.

O kadar dikkatli izliyordu ki yanaklarım kızardı.

Kızaran yanaklarımı kamufule etmek amacıyla saçlarımı kullandım. Ne yaptığımı anlamış mıydı bilmiyorum ama elini çeneme koyup yüzümü kaldırmamı sağladı, böylece yüzümü çok geçmeden açığa çıkarmıştı. "Hep beklersen alışırım ama ben," dedi alayla. Lâkin söylediklerinde ciddi olduğunu mimiklerinden anlamak mümkümdü.

Başı Yok Sonu ÇokWhere stories live. Discover now