Hala Geç Değil...

1.9K 218 263
                                    

Aynı anda bir sürü duyguyla sarmalanmıştım. Mesela pişmanlık...

Gözlerimi açtığım için, uyandığım için, içimdeki arzuyu söndüremeden gerçekliğe döndüğüm için pişmandım.

Bir diğeri şaşkınlıktı. Uyumadan önce cama yaslandığımı hatırlıyordum. Oysa şimdi tıpkı rüyamdaki gibi Jongin'in kucağındaydım. Tek fark alevler içinde yanan bir yatakta değil, eski tek kişilik bir koltuktaydık. Ayrıca Jongin uyuyordu. Vücudum benden bağımsız hareket etmeye devam ediyordu ve buna rağmen Jongin başını geriye atmış, yüzünde sakin bir ifadeyle uyuyordu. Zehirlendiğimi sanıp beni yanında yatırdığı gece en ufak sese uyanan adam, şimdi kucağında, ona sürtünmeme aldırış etmeden uyuyordu. Bu imkansızdı. Bu yüzden hala rüyada olup olmadığımdan emin olamıyordum. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Ama hayır, bu sefer rüya değildi.

Derince yutkunduğumda utanç duygusu da ensemi ve yüzümü kızartmıştı. Onun hakkında ıslak rüyalar görmem yetmezmiş gibi bir de edepsizce üzerinde hareket ediyordum. Ve Tanrım! Buna bir son veremiyordum. Karnım kasılıp duruyordu ve belim iradem dışında hareket ediyor gibiydi.

Uykumda olanlar bilinçaltımın suçuydu ama şimdi uyandığıma göre daha fazla rezil olmadan durmam gerekiyordu. Jongin'in sıkıca tuttuğum gömleğini ve omzunu bırakıp yüzümü ovuşturduğumda sonunda kalçalarımı ve belimi de durdurmayı başarmıştım. Kasıklarım ağrıyordu ama uykusundan uyanmasını ve rezil olmayı hiç istemiyordum.

Üzerinden kalkmayı planlarken tren sarsıldı ve Jongin gözlerini açıp etrafına bakarken ellerinden biriyle belime tutundu. Tutuşu rüyamdaki gibiydi. İnlememek için yanaklarımın içini ısırmamı gerektirecek kadar nazik ama sahiplenici. Garip bir şekilde birbirimize baktığımızda tren biraz durmuş ve yoluna devam etmişti.

"Raylar soğuktan buzlanmaya başladığı için duraklamış. Sorun yok." Jongin tek kulağına boştaki elini bastırıp söylediğinde ben hiçbir şey duymadığımı çaktırmadan başımı sallayarak onu onayladım.

"Ne zaman uyandın?" Sakince sorduğunda sesimin nasıl çıkacağını bilemesem de öksürmeden cevap verdim. "Yeni uyandım. Sen ne zaman uyudun?" Neyse ki sesim biraz boğuk olmak dışında sorunsuzdu.

"Masada uyurken rahatsız görünüyordun. Seni yanıma aldıktan sonra uyuyakalmışım ben de. Hatırlamıyorum bile." Bir süre daha garip şekilde birbirimize baktıktan sonra kucağından inmeye karar verdim. Karşı koymadı. Üstünden kalkıp ayakta durduğumda bacaklarını toplamış koltukta oturmam için bana yanında biraz yer açmıştı. Bu sefer de ben karşı koymadım. Yanına sakince oturduğumda sıkışmıştık ama ikimiz de bunu önemsemedik. Yan yana olan vücutlarımız birbirine yapışmıştı bu yüzden kolunu kaldırıp omzumun üstünden arkaya attı.

"Göğsüme yatıp tekrar uyu. Trenden sonra uzun bir gemi yolculuğun olacak. Güvende olmak için gemide yol boyunca gözünü kırpmamalısın. Bu yüzden şimdi uyu. İyice dinlen ki, kendini koruyabil tamam mı?" Benimle sakin sakin konuşurken çoktan başım göğsüne düşmüştü.

Bu sefer olup biteni daha hızlı kavramıştım. "Jongin, yine beni uyutuyorsun değil mi?" Gözlerim kendiliğinden kapandığında omzumun üzerinden arkaya attığı kolu hareketlendi. Eli kolumu okşadığında biraz daha göğsüne doğru kaymıştım. Şimdi sarılıyor gibiydik. "Hiçbir şey düşünme. Sadece uyuyup dinlen. Şimdi güvendesin." Jongin benimle konuşmaya devam etti ama zihnim çoktan bulanmıştı.

Derin bir uykunun kollarına düşerken burnumda onun kokusu vardı. Bu sefer öylesine derin bir uykuydu ki, tek bir rüya bile görememiştim.

***

Tekrar uyandığımda Jongin'in parmakları çenemdeydi. Yüzlerimiz arasında bir karıştan az mesafe vardı ve nefesi tenimi okşarken çenemdeki parmakları da boş durmuyordu.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now