"Şimdi söğüdün düştü, artık bana aitsin."

2.1K 227 449
                                    

*Medyadaki videoyu, şarkının bölümde yazdığım Türkçe çevirisini okuduktan sonra izlemenizi öneririm. Keyifli okumalar^^ (Yeni Chanbaek kurguma da beklerim, çıkın çıkın gelin ♥️🥰)

***

Öylece tavana bakıyordum. Jongin bizi eve getirir getirmez eşyalarını kucağımdan alıp odaya çıkmıştı. Onun arkasından gidecek gücüm yoktu. Kutuyu ve anahtarı masanın üzerine koyup salondaki koltuğa uzanmıştım.

Baekhyun kendine gelmişti ve Chanyeol ile birlikte başıma dikilip her şeyi anlatana dek beni sıkıştırıp durmuştu. Chanyeol'e dayımın yani aslında onun dayısının söyledikleri de dahil her şeyi anlattım. İkimizin de kalbi paramparçaydı ama o kan bağının önemli olmadığını bizim aile olduğumuzu söyleyip topraklı ellerimi bir güzel temizlemişti.

Gözlerim dolduğunda Baekhyun saçlarımı seviyor Chanyeol ise ellerimi öpüyordu. Benimle öyle güzel ilgileniyorlardı ki bu daha çok ağlamak istememe sebep oluyordu.

"Sakın ağlama tamam mı? İstersen fotoğraflarımız da sende kalsın. Yeter ki üzülme." Chanyeol yanağımı severek söylediğinde tam da aklımdan bunu kullanmak geçiyordu.

"Yok öyle bir şey. Şimdi bölüştürdüm ben." Jongin elindeki fotoğrafları sallaya sallaya salona girdiğinde yerimden hızlıca doğrulmuş ve ona bakakalmıştım. Valizimi mi kurcalamıştı yani?

Üzerini süzdüğümde benim geniş yuvarlak yaka siyah kazağımı giydiğini görünce hiçbir şey diyemedim. Gözlerim ıslak saçlarında gezdi. Tekrar duş almış olmalıydı.

Chanyeol koşar adım yetişti Jongin'e. Fotoğraflara aşkla bakıp Baekhyun'a gösterdiğinde bana vermekten çoktan vazgeçmişti.

Hepsini iyice kurcalayıp yorumladıktan sonra Jongin üç tanesini bana verdi. Bu işte sabrımın taştığı noktaydı. "Beni cezalandırıyor musun? Neden ona daha fazla verdin?" Jongin yanıma otururken sorduğumda Chanyeol hemen bize dönmüştü. "Üç tane verdi bana da."

"Yedi taneydi yalan söyleme. Getir bakacağım kaç tane vermiş." Ayaklanıp ona gideceğim sırada Jongin beni tekrar yanına çekip oturtmuştu. "Eşit böldüm Sehun, uzatma. Daha önemli bir konumuz var." Gözleriyle kutuyu işaret ettiğinde sustum. Belki de fotoğraflardan biri hali valizimdeydi. Fotoğraf konusunu sonra düşünmeye karar verip elimdekileri de bir kenara koydum.

Anahtarı alıp sandığı açmaya çalıştığımda Chanyeol ve Baekhyun da karşımızdaki koltuğa oturmuştu. Anahtarı bir türlü sokamadığımda Baekhyun iç çekti. "Yanlış anahtarı mı aldınız gölden?"

Jongin'in gözleri hızla bana döndüğünde kafamı hemen iki yana salladım. "Hayır bu anahtar doğru. Toprak falan girmiş herhalde içine." Kutuyu çevirip sallamaya kalktığımda Jongin hemen almıştı elimden. "Kırılacak bir şey olabilir demiştim sana. Nazik olalım biraz." Anahtarı da benden alıp kutuyu açmayı başardığında herkes nefesini tutmuştu. İçinde iki küre ve bir mektup vardı.

Heyecandan deliye döndüğümde kürelerin kutunun içine özenle sabitlendiğini gördüm. Jongin uyarmasaydı belki de kıracaktım ikisini de.

Jongin kutuyu dikkatlice dizlerime bıraktığında eliyle sessiz olmamızı işaret etti. "Mavi kürede bir peri var. Periler bildiklerini şarkı söyleyerek anlatırlar ve şarkı bölünürse bir daha asla söylemezler. Yıllarca beklemiş ve çok yorgun görünüyor. Ona bir şey olmadan bildiklerini öğrenmeliyiz bu yüzden önce onunla başla." Jongin bana bütün direktifleri verirken resmen fısıldıyordu. Kürenin içindeki uyuyan minik periye dikkatlice baktım. Üzerinde bulutlar geziyordu ve onu net göremiyordum. Yine de böyle bir şeyin varlığı dahi büyüleyiciydi.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now