KalbiMin Kafesi

2.1K 183 183
                                    

"Sakın, kapatma gözlerini."

Geriye düşmüş boynumdaki dudakların her kıpırtısı, piyano üzerinde gezinen nazik parmaklar gibi kayıyordu damarlarımda. Bir müzik aletinin ses titreşimlerinin havadaki süzülüşü gibiydi o hissin damarlarımda gezişi, kanıma karışması... Beni kendimden geçiriyor, kontrolümü avucuna alıyordu.

Gözlerimi açık tutmamı istiyordu. Bana sunduğu şovu izlememi, aklıma kazımamı ve unutmamamı istiyordu. Fakat zevkin keskin kıyılarında yalın ayak dolaşıyordum ve gözlerimi açamayacak kadar sarhoştum onun aşkına. Gözlerim kapalıydı ve tırnaklarımı omuzlarına saplamışken birbirine sıkıca bastırdığım dudaklarım sadece inlemek için aralanıyordu.

Sözünü dinlemek istiyordum. Gözlerimi açıp zevkime köle olacağına yemin etmiş bu güçlü adamın ayaklarıma serdiği şovu görmek istiyordum. Fakat dediğim gibi, her şey nefes aldırmayacak kadar yoğundu. Dahası, beni arabadan uçarak çıkarıp kanatlarının arasında gökyüzünü gezdirmesi bu gecelik yeterliydi. Asla unutamayacağım bu hissin kalbimde oluşturduğu çarpıntıyla onu öptüğümde beni gözden kaçırdığım bir hızla odamıza getirmesi de bu kaleye olan vedamızı unutulmaz kılmıştı.

Ona arabada söylediğim kışkırtıcı sözlerin bana bu şekilde geri döneceğini gözden kaçırmıştım. Ama Jongin unutmuyordu. Şimdi yatağımızda, kucağında kendimi kollarına bırakmışken sıcak nefesi tenimdeydi. Ölümle flörtleşmenin tehlikeli olduğunu söylemişti. Fakat uslanmıyordum ve bu tehlike beni paramparça etse dahi buna değerdi.

"Açamıyorum gözlerimi, bayılacak gibiyim." Dürüst itirafıma karşılık sadece güldü. Dudaklarını boynumdan kulağımın altına doğru taşırken kolları beni daha sıkı sardı. "Rüyanı gerçekleştireceğim. Kaçırmak istemezsin." Fısıltısıyla bütün vücudum uyarıldığında gözlerimi zorla aralamıştım. Kucağında oturuyordum ve beline sarılı bacaklarımı çekiştirip beni biraz daha yakınına çektiğinde kanatlarını saklamıştı. Ne yapacağını kestiremeyip kanlı sırtını okşadığımda çoktan kapanmış sırtı beni bir nebze de olsa rahatlattı.

Dudaklarımı diliyle ıslattığında teninde gezmeye başlayan alevlerle hıçkırığımı yuttum. Şimdi neyden bahsettiğini biliyordum işte. Trende gördüğüm rüyayı takmıştı kafasına ve... işte gerçekten oluyordu.

Alevler ikimizi birden sararken üzerimizdeki kıyafetler küle dönüşüp etrafımızda uçuşuyordu. İkimiz de gözlerimizi birbirimizden ayıramadık. Tamamen çıplak bir şekilde kucağında otururken ve tenimde gezinen alevlere parmakları eklenirken ona aşkla bakmaktan başka bir şey yapamadım.

"Çok güzelsin." Bir eli yanağıma nazikçe tutunduğunda başımı eline iyice yaslayıp kendimi ellerine teslim ettiğim ölüm meleğine baktım. Onunla sadece flörtleşmiyor bir de üstüne sevişiyordum. Ölümden köşe bucak kaçan ben, kollarımı boynuna sarıp ona sokulurken ölümün dudaklarından bir öpücük çalıyordum.

"Rüyamı gerçekleştiriyorsun madem, öyleyse sana devamında ne olduğunu göstereyim." Dudaklarına fısıldayıp kendimi sertliğine iyice bastırdığımda yanan bir yatak içinde ölümle sevişiyordum. Ve eğer bu da bir rüyaysa ben bu sefer uyanmak istemiyordum.

Dudaklarımızın savaşı sürerken elleri sırtımdan belime doğru tırnaklarıyla inmiş ve kendimi bir anda yatakta uzanırken bulduğumda altımda küle dönüşen kumaşları umursamadan üzerime uzanmıştı.

Dudakları ve elleri vücudumda dokunulmadık yer bırakmamaya yeminliydi ve altında kıvranıp durmam da ona zevk veriyordu. Yine de gözden kaçırdığı bir şey vardı. Ona hatırlatmak zorunda olduğum bir gerçek.

"Jongin... Yakında bu odadan ve hatta kaleden geriye hiçbir şey kalmayacak." Dudakları göğsümden karnıma doğru inerken saçlarına sıkıca tutunup onu çekiştirmeye çalıştım. Çığlık atıp polisleri başımıza toplamak istemiyordum fakat dili biraz daha aşağı inerse kendimi tutmam mümkün olmazdı.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now