Ödeştik mi dersin?

3.5K 237 408
                                    

***

Tahtımı Twitter'a da taşıdım. Buyrun sarayıma beklerim; @quennlorien
Ayrıca yaşadığımız olumsuz olay için bana ve kitaplarıma destek olan ve geçen bölüm Sehun'la birlikte gözlerini açık tutmaya çalışan herkesin gözlerinden öptüm 💋 Bu bölüm özellikle sizler için ^^

***

İkimizin de soruları vardı.
Bilmediğimiz tonlarca şey ve üstesinden gelmemiz gereken bir çok sorun... Ama gözlerine baktığımda onun da benim kadar yorgun olduğunu görüyordum.

Alfam olduğu için beni korumayı önceliği haline getirmişti, hayır aslında alfam olmadan önce de bu böyleydi. Ama şimdi böyle üzerime düşmesi hem hoşuma gidiyor hem de beni mahçup hissettiriyordu. Kendisi de yorgundu ve onunla ilgilenen kimse yoktu. Bu yüzden onu sıkıştırmaya devam etmek yerine sessiz kaldım.

Annesine bir teşekkür borçluydum. Beni koruduğu için. Bunu oğlunun alfam olduğunu bildiği için mi yaptı yoksa bana acıdığı için mi bilemiyordum ama her iki türlü de cevap aynıydı. Sonuçta annesi benimle konuşmuş ve beni korumuştu.

Dilimin ucundaki bütün soruları yuttum. Tıpkı diğerleri gibi. Jongin'in dalgın gözleri ve buruk gülümsemesi kaybolana dek sessizlik sürdü.

"Sehun'u uyutacağım biraz. Siz de boş durmayın. Gözlerinizi en fazla ne kadar süre açık tutabiliyorsunuz onu deneyin." Jongin diğerlerine sıkıntılı bir bakış atıp ayağa kalktığında kucağında beni taşımıyormuşçasına rahattı. Kimse söylediğine itiraz etmedi. Elbet o melezlerle tekrar karşı karşıya geleceğimizi herkes biliyordu. Bu yüzden şimdiden alıştırma yapmak mantıklıydı. Dahası, aklımızdaki soruları sormanın da bir önemi yoktu çünkü alfamızın dahi kafası yeterince karışıktı. Bu yüzden şimdilik susma kararı alınmış gibiydi.

Yine de merdivenleri çıkmaya başladığında güneş tepedeki yerini yeni yeni terk etmeye başladığından, yorgunluğuma rağmen uyumak gibi bir düşüncem yoktu.

"Annen ne demek istedi Jongin?" Kesin bir cevap alamayacağımı bildiğim halde bir soru daha sorduğumda, Jongin de sormadan duramayacağımı biliyormuş gibi beni terslemeden cevap verdi.

"Bunları düşünme şimdi. Dinlen biraz. Tekrar gittiğimde hem annemle hem de ağaçla konuşur, öğrenirim."

"Ne zaman tekrar gideceksin?"

"Beni ölü sanması gereken birine göründüm. Bir süre bekleyelim, uzak kalmak daha iyi."

Ona karşı gelmedim ve beklediği anlayışı göstermek için sustum. Beni kendi odasına doğru götürmesini de sesimi çıkarmadan izleyecektim ama elimi çıplak sırtında gezdirdiğimde, teninde kurumuş kanı hissetmek bana yaralarını hatırlatmıştı. "Jongin, sırtın ağrımıyor mu? Yürüyebilirim istersen?" Sözlerimle birlikte gözlerindeki bulutlar dağıldı ve düşünceli halinin yerini şen bir gülüş aldı. "Yani yürüyebilecek haldesin ama seni taşımam hoşuna gidiyor?"

"Alıştım galiba beni taşımana. Yine de ineyim bari, bugünlük yürüyebilirim." Dalga geçip inmek için bir hamle yaptığımda beni daha sıkı tuttu. "İnme, zaten kapandı yaralarım, ağrım da yok. Hem kokumu alman için bana yakın olman lazım."

Yine şu koku mevzusunu açması moralimi bozduğundan odaya girip beni yatağa bırakana dek sessiz kaldım. Sonra beni yatırıp yanıma oturdu. "Uyumak istersen seni uyuturum ama istemiyor gibi görünüyorsun. Yine de Sehun, en azından uzan biraz, çok yoruldun. Ben biraz düşüneceğim, sen kalkma sakın." Beni iyice tembihleyip oturduğu yerden kalktığında bileğini tutup durdurmuştum onu.

Flirt With Death ~ Sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin