İşte hep olduğu ve olacağı yer.

1.3K 143 278
                                    

*

DİKKAT!
Okumak üzere olduğunuz bölüm... ne yazık ki... FİNALDİR! Peçeteler ve kişi başı bir bardak soğuk su müessesemizin ikramıdır. Kapıda da ambulansımız hazır beklemektedir. Lüzum halinde kullanılması rica olunur. Aksi takdirde yaşanacak olumsuzluklardan müessesemiz sorumlu değildir.

.
***
Jongin;

Soğuk, hissettiğim daha doğrusu hissedebildiğim tek şeydi. Fakat her ne olduysa huzursuzca daldığım uykudan uyanmıştım. Hayat ağacının önünde ölümü bekliyordum. Fakat bu bir ilk değildi. Kendimi biraz zorladığımda hatırlamayı başardım.

Bu eski anı öylesine canlıydı ki ölümle olan düellodan galip gelip, daha ne olduğunu anlayamadan sırtımdaki acıyla kendimi düşerken bulduğumda neredeyse bağırmak üzereydim.

Azraile dönmüştüm. Dünyada bir yere düşmüş, korkudan, acıdan, çaresizlikten ne yapacağımı bilmiyordum. Bu anı hatırlıyordum. Acıyı unutmam mümkün değildi zaten. Birazdan birisi gelecek ve bana yardım edecekti. Neydi adı? İşte geliyor. Sırtımdaki derin iki yarığa bakıp beni kimin yaraladığını soruyordu. Biliyorum, tanıyorum onu. Adı dilimin ucunda sanki.

'Bu bölgenin alfasıyım. Adım Noah.' Tabii ya. Noah. Hatırladım şimdi. Tanışır tanışmaz beni evine alıyor. Fakat birden bire her şey nasıl da hızlandı öyle değil mi?

Baksana kendi sürümü kurdum bile. 4 hayır 5, ben sayarken bile artıyor sayıları... Her neyse. İşte, Chanyeol de aramızda. Planım tıkır tıkır işliyor. Chanyeol çocukluğunu anlatıyor. Çenesi düşük biridir biraz. Çin'de geçirdiğimiz 3 gün boyunca sustuğu anların toplamı belki 1 saat, belki de 1 saatten 10 dakika daha fazladır. Neyse tüm bu anılar öyle hızlı gelip geçiyor ki gözümün önünden, hangisini yakalayacağımı şaşırıyorum. Yixing sürüme katıldı. Apar topar dönüyoruz kaleye. Bu sırada işler ters gidiyor olmalı. Bazı şeyler fazlasıyla bulanık, hatırlayamıyorum. Sinirliyim. Kanatlarımı kontrol edemiyorum. Çıldırmak üzereyim.

Bir kuş... bir kuş sakinleştiriyor beni. Kalbi öylesine çırpınıyor ki korkusunu hissediyorum. Bozuk bir saat gibi takılıp duran kalbimin ritmine karışıyor sesi. Eksik olanı bulmuşum gibi, o çarpık ses bir melodi oluyor. Kalbim tamamlanıyor, o kuşun kalbi en sevdiğim şarkı oluveriyor bir anda.

Karşı karşıyayız. Kulağımda kalbinin sesi, burnumda başımı döndüren kokusu. Kendimi tanıtıyorum. Alfa Jongin'im ben. O da adını söylüyor usulca. İçim öyle bir sarsılıyor ki ne yapacağımı bilemiyorum. Hoşgeldin Sehun. Hiç gitme benden.

Tüm anılarım gözlerimin önünden geçip giderken o ana dek donuk olan yüzümün gerildiğini hissediyorum. Artık gülümsüyor dudaklarım. Sanırım onu izlemekti beni gülümseten. Küçük dudakları, benden kaçırıp durduğu bakışları... Çilleri de var üstelik. Uyuyan çirkin...

Kimi kandırıyorum? Güneşi kıskandıracak kadar güzel olduğu bariz işte. Beni de ilk saniyeden etkisi altına almıştı zaten. İnkar etmeye gerek yok, biz bizeyiz sonuçta. Hem büyüsü beni esir almamış olsaydı kollarımda uyurken sayar mıydım çillerini?

Hayır, lütfen, biraz daha yavaş geçsek olmaz mı? Doya doya izleyemedim daha. Her neyse. Onunla ilgili anılarım inişli çıkışlı, tartışmalarla anlaşmazlıklarla dolu. Ama bizi birbirimize çeken bir şey var. Bu yüzden onu yolda bırakmıyorum. Evine kadar götürmek için trene bindim bile.

İskeledeyiz. Kar yağıyor. Hissettiğim soğuk an be an artıyor sanki. Gemiye biniyorum. Aramıza dalgalar girmek üzere. Bu bir veda. Ama durun bir saniye. Bir terslik var.

Flirt With Death ~ Sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin