Sadece gözlerimi kapatacağım...

1.8K 231 309
                                    

Gözlerimin altında dolaşan hafif bir dokunuştu ilk hissettiğim. Tüy kadar hafif, rüzgar kadar ılık... Hissettiğim şeyin gerçek olup olmadığından emin olamayacağım kadar küçük bir dokunuştu.

Tenimde gözyaşı gibi kayıp giderken yüzümde bir gülümseme vardı. Jongin, öyle özlemişim ki seni. Şefkatini, sevgini hissetmek, uykuya dalıp rüyalarımda sana kavuşmak tek amacım olmuştu sanki.

Gece boyunca ağladıktan ve gözlerime işkence ettikten sonra yine de bir türlü içimdeki huzursuzluğu atıp uyuyamamıştım. Ona olan özlemim bir anda öylesine baskın gelmişti ki kendimi tanıyamaz olmuştum. Bu yüzden çaresizce rüyalarıma karışmasını dilerken kendimi kaybedip aklı olan herhangi bir canlının asla yapmayacağı bir şey yapmıştım. Kendimi zehirledim. Uykuya dalmak ya da bayılmak... zerre umrumda değildi. Canım acıyordu ve daha önce hissetmediğim yabancı duygular nefesimi kesiyordu. Kaçmak zorundaydım. Bu yüzden kendimi zehirledim. Ama bakın, işe yaradı işte!

Uyuduğum zaman boyunca hem rüyalar hem de kabuslar görmüştüm. Rüyalarımda Jongin vardı. Kabuslarımda ise beni kurtarmak için yine doğru zamanda doğru yerdeydi. Şimdi derin ve uzun uykumdan uyanırken vücudum hala onunla olduğumu sanacak kadar uyuşuktu.

Gözümün altından dudaklarımın kenarına inen dudakları mıydı yoksa parmağının ucu mu? Ne fark eder? Kokusunu alabilecek kadar yakınımda olsa yeterdi. Derince bir nefes aldım. Kokusunun hayalimde de olsa ciğerlerimi doldurup bana huzur vermesini istemiştim. Ama olmadı. Tatsız bir kokuydu bu. Hayır Jongin değildi. Gözlerimi korkuyla açıp yüzümdeki eli ittiğimde, elin sahibi de benim kadar şaşkındı.

"Seslendim ama uyanmadın. Üzgünüm, seni korkutmak istememiştim." Bölge alfasının oğluydu. Şaşkınlığımı atıp onu göğsünden ittiğimde yatağımdan kalkmak zorunda kalmıştı. Kendim de diğer taraftan kalkıp aramıza yeterince mesafe koyduğumda kaşlarımı çatıp sesimi yükselttim. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Nasıl girdin evime?"

"Sakin ol, önemli bir şey oldu. Haber vermek için gelmiştim. Kapıyı çaldım ama uzun süre açmayınca iyi olup olmadığını görmek için girdim." Üstümü başımı düzeltip toparlanmaya çalışırken sinirden ellerim titriyordu. "Evime nasıl ve ne cesaretle girdin? Ölmüş olsam bile, kapıyı sana ben açmadan giremezsin evime! Kendini ne sanıyorsun da yatak odama kadar girip bana dokunuyorsun?" Aklıma gelen her şeyi bağıra çağıra yüzüne vururken yumruklarımı sıkmış onu dövmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Ev babamın. Bu yüzden yedek anahtarı vardı. Onunla girdim içeriye. Ayrıca sana zarar vermedim, uyandırmak için dokunmuştum, bu kadar abartma." Sakince söyleyip ellerini cebine koyduğunda daha çok sinirlenmeme engel olamadım. "Yedek anahtar mı? Kapıyı eve ilk taşındığımda değiştirdim ve tek anahtar da ben-" kendi sözümü kendi düşüncelerim kesti. Çilingir de sürüdendi sonuçta. Alfası için bir yedek yapmıştı demek. "Bu yaptığınız suç biliyorsun değil mi? Hem haberim olmadan yedek anahtar yaptırmışsınız, hem de evime izinsiz girip yatak odama kadar gelip ben uyurken bana dokundun! Şimdi ben polis çağırmadan defol!" Ona yaklaşıp vücudunu odamın dışına doğru ittirdiğimde salona kadar beni zorlamadan geçmiş ama sonra durmuştu.

"Bu yaptığın çok kabaca değil mi Sehun? Seni ilk kez böyle görüyorum." Özgüveninden zerre eksilmeden söylediğinde onu bir kez daha itmiştim. "Ben de ilk defa bu kadar saygısız olduğunu görüyorum. Seni alfa babana şikayet edeceğim. Bir daha gözüme gözükürsen de seni buna pişman ederim. Git şimdi." Dış kapıyı gösterip söylediğimde adımları kapının dışına dek ilerledikten sonra durup güldü. Başını iki yana salladı. "Alfa babam... Vefat etti. Artık alfa benim. Bu bölge, bu sürü ve bu ev de benim. Sen de burada benim kiracımsın. Haber buydu." Son sözlerini söyleyip omzumu okşadığında şaşkınlıktan onu itememiştim. Kendime geldiğimde ise çoktan gitmişti.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now