Can Bulmuş Gibi

1.8K 243 313
                                    

Bazen hayatımızı etkileyen olayların karar vericisi biz olamıyoruz. Hatta benim hayatım için bazen değil de genellikle tabiri daha doğru olabilir. Etrafımızda yaşantımızı şekillendiren otoriteler vardır, çoğunlukla alfalar. Bizler hakkında bizi umursamadan kararlar verirler. Sebebi olmadığımız sorumlulukların altına itiliriz. Beklemek gerekir bazen. Sonra yüzleşmek, daha kötüsüyle yüzleşmek...

Küçüklüğümden beri anne babam olmadığı için alfaya olan itaatimin en yüksek derecede olması gerektiği tembihlenmişti. Niye mi? Çünkü başka hiçkimsem yoktu. Sürü büyükleri benim gibi annesi babası olmayanları sürekli yanlarına çağırıp öğütler verirdi. Alfadan izin almadan nefes almaya bile korkardık. Hakkımızdaki her kararı alfa verirdi. Tabii diğerleri için de alfa her kararda bağlayıcıydı ama bizde durum daha katıydı.

Chanyeol'u örnek verelim. Onunla annelerimiz kardeşti. Babam annem hamileyken ölmüş, annemse benim doğumumda. Yani ikisini de hiç görememiştim. Annem doğum yaptığı sırada Chanyeol 2 aylıkmış. Bu yüzden annem doğumda ölünce alfa beni teyzeme emanet etmiş. Teyzem ikimizi de emzirmiş, bizi ikiz gibi büyütmüştü. Ancak aramızda büyük bir fark vardı. Ben teyzemin oğlu değildim. Teyzem benim hakkımda sürekli alfaya ya da sürü heyetine rapor veriyordu. Chanyeol hakkında rahatça karar verebiliyordu çünkü kendi oğluydu, benim içinse alfadan izin almak zorundaydı çünkü ben alfanındım.

Chanyeol hasta olursa sorun yoktu ama ben hasta olursam bana iyi bakamadığı için ceza alıyordu. Chanyeol düşerse sorun yoktu. Çocuk bu, ayağı takılmıştır, ne olacak ki! Ben düşersem teyzem bana göz kulak olamamış demektir, hemen ceza! Bu saçma kuralları ve sıkı denetimleri yüzünden ben ve diğer annesiz babasız çocuklar genelde bakım verenler tarafından sevilmezdik. Çünkü biz merhamet gösterecekleri bir kimsesiz değil de daha çok yapmak zorunda oldukları bir iş gibiydik. Teyzem bana belli etmemeye çalışsa da aslında bu yükün ona ağır geldiğini, bazen sadece benden değil Chanyeol'den bile sıkıldığını görebiliyordum. Çünkü Chanyeol ve ben küçükken çok yaramazdık. Sürekli başımıza bela açar ve sorun yaratırdık.

Alfanın en büyük oğlu da bizden bir iki yaş büyüktü. Genellikle uzaktan uzaktan bizi izler başımız derde girdiğinde de hemen babasına yetiştirirdi. Sonrası malum; teyzem ceza alır ve ceza aldığı için kocası da bizi döver, sonra bana vurduğu için alfadan ceza alır ve bu böyle sürer giderdi.

Bir gün Chanyeol ile rahatça oynayabilmek ve kimseye görünmemek için mahalleden ayrılıp caddeye çıkmıştık. Amacımız diğer mahalleye geçip biraz orada oyalanmaktı ama yolda yürürken bir kaza olacağını, o kaza sonucunda da neredeyse bacağımın kopacağını tahmin bile edemezdik.

Kazada sadece 10 yaşındaydım ve o günden sonra hayatım tam bir cehenneme dönmüştü. Teyzemin bana bakamadığına karar verip beni ondan aldılar. Öncesinde alfanın gerekli gereksiz her şeye karıştığını sanıyordum ama büyüdükçe aslında bizlerin alfalar için yaşadığını ve hayatımızdaki her şeyin bizzat onların kontrolü ve isteği yönünde şekil aldığını öğrenmiştim.

Finlandiya'daki yalnız yaşamımda ise kendi hayatımın alfası bendim. Tek kişilik bir sürü ve bütün ipler benim elimde... Hadi söyleyin bana, her şeye kendim karar verebilecekken ve bu özgürlüğü elde edene kadar kanayıp durmuşken şimdi neden bir alfadan emir alayım ki?

Aklımdaki düşünceleri savurup soru işaretlerine döndüm. Uyandığımdan beri tek kelime etmemiş sadece başımda uyanmamı bekleyen Chanyeol'un beni sürüklemesiyle, önceden bana verdikleri odaya gelip duş almıştım.

"Chanyeol." Gömleğimin düğmelerini iliklemeyi bitirip seslendiğimde Chanyeol camda olan bakışlarını bana çevirdi. Dediğim gibi, aklımda bir sürü soru vardı ama basit şeylerle başlamanın daha iyi olacağını düşündüm. "Valizim oteldeydi. Buraya nasıl geldi?" Chanyeol omuz silkti. "Jongdae getirdi. Hadi, hazırsan kahvaltıya inelim." Cevabımı beklemeden odadan çıktığında el mahkum peşinden yürümeye başlamıştım.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now