Korku

2.2K 257 217
                                    

Buraya geldiğimde kalbime bir korku tohumu ekildiğini söylemiştim. Büyüyüp bir sarmaşığa döneceğini, etrafımı sarıp beni boğacağını biliyordum.

Filizleneli çok olmuştu ama onları boynuma dolayıp nefesimi kesen Jongin'in söyledikleriydi. İçimde tarifi imkansız bir korku vardı ve beni hıçkırıklarla ağlatacak duruma getirmişti. Jongin'den korkuyordum. Ondan o kadar çok korkuyordum ki gözlerimi açıp onunla yüzleşecek gücüm yoktu. Sadece dudaklarımı ısırıyor çektiğim korku dolu ızdırabın yüzüme yansımasını engellemeye çalışıyordum. Belki de bir çeşit panik atak geçiriyordum. Korku, beni öylesine sarıp sarmalamıştı ki kendi düşüncelerime ulaşamaz olmuştum.

Korktuğum oldu. Dört bir yandan saldıran lanetli anılarım zincirlerini kırmış ve beni gafil avlamıştı.

***

'Bencilce davrandığımı biliyorum. Ama kendine dışarıdan bir bakabilsen... Sehun, gözlerin kapalıyken ne kadar güzel göründüğünü bir bilsen... o zaman hak verirdin bana.' Hareket edemiyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar saçlarımı ıslatırken, kolları arasındaki vücudumu kendine doğru çekip beni göğsüne daha da yaklaştırmıştı. 'O kadar güzelsin ki; hiç gitme benden, sonsuza dek uyu kollarımda. Kimseler görmesin seni.' Tamamen hissizleşmiştim ve tam da o an; ölüme en yakın olduğum andı.

***

Jongin'in sözleri eski alfamın sözlerine o denli benziyordu ki kendimi bir anda bu lanet anın içinde bulmuş ve bir çift el beni sarsana dek de orada çırpınıp durmuştum.

"Uyan." diyordu. "Kabus görüyorsun."

Bu komuta uyup gözlerimi açtığımda Jongin'in kollarındaydım. Gözyaşlarım saçlarımı ıslatıyordu.

Jongin simsiyah gözleriyle gözlerime bakarken, gözlerinin altına dek uzanan siyah damarlar korkudan deliye dönmüş kalbim gibi atıyordu.

"Seni korkutan ne? Söyle yok edeyim." Sesi içimi ürpertirken kalbim bedenimden çıkacakmış gibiydi. Kendisiydi. Beni korkutan tam da kendisiydi işte. Bir eli yanağıma uzandığında bunu fırsat bilip kollarından kaçmıştım. Arkama bakmadan odadan koşarak uzaklaştığımda korku henüz bedenimi terk etmiş değildi. Gözyaşlarım yüzünden görüşüm bulanıktı, buna rağmen bir an olsun duraksamayıp önüme çıkan merdivenlerden paldır küldür indim.

Kulaklarım uğulduyordu bu yüzden ne kadar gürültü yaptığımın farkında değildim ama herkesin uyanıp da yetişmesi işime gelmişti. Chanyeol bana sıkıca sarıldığında hala bir çocuk gibi ağlıyordum.

"Ne oldu Sehun? Ne oldu canım söyle?" Chanyeol beni konuşturmaya çalışırken Baekhyun benimle bir an için göz göze geldi. "Azrail görmüş gibisin." dedi. Bu sırada diğer herkesin bakışları merdivenlere dönmüştü.

"Kabus gördü." Jongin'in sesi beni bir kez daha ürperttiğinde Chanyeol yüzümü göğsüne bastırmıştı. Bir süre öyle kaldım ve bu sırada olabildiğince sakinleşip yaptığım saçmalığı düşündüm. Jongin'i alfama benzetmek saçmaydı. Sadece benzer cümleler kurmuşlardı. Paranoyak olan bendim. Ayrıca Jongin'in yüzünü bir çeşit canavara benzetmiş olmam da bu evde kalmanın akıl sağlığıma iyi gelmediğini gösteren en basit şeydi.

Bir an önce gitmeliydim. Kafayı yemeden önce buradan defolup gitmeliydim.

Chanyeol'den ayrılıp derin bir nefes aldım. "Üzgünüm. Çok gerçekçiydi." Sonuçta herkesi korkutmuştum ama en azından güneş doğmuştu ve kimsenin uykusu bölünmüş gibi değildi.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now