Kırmızı mı, beyaz mı?

1.8K 230 280
                                    

*

Şarkı önerisi; Coldplay-Fix You
(Kurguya uyduğunu düşünüyorum. Benden size gelsinldjfkdkckdmvkldd)

*

Korku, nerede olursam olayım gelip bir şekilde beni buluyor, buluyor ve buluyordu.

Gecenin bir vakti yatağınızda uyurken tavandan üzerinize bir yılan düştüğünü varsayalım: böyle bir durumda bir insan olarak verebileceğiniz iki tepki vardır;

-gecenin 4'ünde cepheden taarruza geçen lejyon bağırışı atarak yılanla dövüşmek
-gecenin 4'ünde bağırarak evin içinde koşturmaya başlamak

ya da bağırmadan bu eylemlerden birini yaparsınız, size kalmış...

Böyle bir senaryoda bir anda ciddi miktarda adrenalin salgılarsınız ve algılarınız olağanüstü düzeyde açılırken çok hızlı, muhtemelen sonrasında nasıl olduğunu hatırlamayacağınız kararlar alırsınız. Bir anlık bir süre içerisinde bu yılanla baş edip edemeyeceğinizi ya da nasıl baş edebileceğinizi tartar ve bu iki eylemden birini gerçekleştirirsiniz.

Eğer yılanın Türkiye'deki birçok yılan gibi zehirsiz olduğunu fark ederseniz veya kaslarınız kadar kuvvetli bir iradeniz varsa yılan ile dövüşüp -ya da dövüşmeyip- öldürmeye ya da evinizden uzaklaştırmaya çalışırsınız. Ancak hayatında ilk defa yılan gören ve bu satırları okurken bile ürperen bir insansanız muhtemelen kaçacaksınızdır.

Fakat bu iki temel dürtünün/seçeneğin yanı sıra üçüncü bir seçenek de mevcuttur: korkudan donup kalmak.

Diğer iki seçeneğin yanında pek de mantıklı görünmüyor, değil mi? Ama yaşanabiliyor. Bunun en büyük örneği bendim. Hayatım boyunca birçok tehlike yaşamış ve çoğunluğunda donup kalmıştım. Genelde yaşadıklarımın akıl ve mantık süzgecinden geçemeyecek kadar olağandışı olmasına bağlıyordum bunu.

Gecenin bir yarısı üzerime bir yılan düşse ve beni ısırıp zehrini damarlarımda kaynatsa eminim daha sakin kalırdım. İçten içe vücudumun zehire vereceği tepkiyi kestirebiliyordum çünkü. Ancak bunca sene ölümden kaçmış ve sonunda bir limana sığınmışken o limanın ölümün kendisi olduğunu öğrenmek ne vücudumun ne de aklımın bu durumda ne yapacağını bilemeyip öylece kalacağı bir durumdu.

Jongin bana Azrail olduğunu söylediğinde olan buydu işte. Donup kalmıştım. Bu esnada vücut birçok sistemini devre dışı bıraktığı için o süre boyunca vücudumuza ne olduğunu hissedemiyoruz ya da yorumlayamıyoruz. Tek bildiğim şaşkınlık, korku, endişe gibi duygularla dolup taştığımdı.

Jongin dudaklarını ensemden çekip yüzünü yüzüme hizaladı. Donup kaldığımın farkındaydı bu yüzden beni zorlamadı. Bir eliyle sol göğsümün üzerinde gezindi. Dokunuşlarıyla tenime bazı şekiller çiziyordu. Parmaklarını takip edemiyordum ve tenim karıncalanmasına rağmen tepki veremiyordum.

Bir süre sonra dudaklarını hızlanan kalbimin üzerine bastırdı. Orada hareket etmeden durdu. Hayatın akmasını bekliyordum ama sanki her şey tıpkı benim gibi donup kalmıştı. Uyuşturulmuş gibi, ne sağa ne sola ne öne ne de arkaya hareket edemiyordum. Diğerlerinin aşağıdan gelen sesleri bir uğultu gibiydi. Herkes bir şekilde devam edebilirken ben görünmeyen bir iple havada asılı kalmış gibiydim.

Jongin geri çekildiğinde nefesim bir an için kesildi ve sonraki aldığım nefes ciğerlerimi yaktı. Sanki vücudumda akan kan bile değişmişti. "Hoşgeldin." Jongin biraz geriye çekilip fısıltıyla söylediğinde gömleğinin kolları da göğsü de biraz önce küvete eğildiği için ıpıslaktı. Sesi kulaklarımda yankılandı. Onu o kadar net duymuştum ki, kulaklarıma odaklandıktan bir an sonra aşağıdaki konuşmaları bile duyabiliyordum. (Sürüye katıldığım için değişen auradan bahsediyor, kendi aralarında kutlama yapıyorlardı ki bir süre sonra Chanyeol'un mutluluktan ağladığını bile duyabilmiştim.)

Flirt With Death ~ Sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin