Ölüm Sessizliği

2.4K 265 362
                                    

***
"Şu pençelerini bir tek bana çıkarıyorsun."

***

Sözlerini duyar duymaz elimi dizinden hızla çekmiştim. Bunu yapmamla çenemi tutan parmakları gevşeyecek gibi oldu. İtiraf etmeliyim ki Jongin kafamı fazlasıyla karıştırıyordu.

Başımı geriye doğru çekip ondan uzaklaşmaya çalıştığımda oturduğum sandalyenin altından tutarak beni sandalyeyle birlikte bacaklarının arasına dek çekti. Ellerimi göğsüne yaslamıştım çünkü aramızdaki mesafenin sıfırlanması kendimi bir kafeste gibi hissetmeme sebep oluyordu. Bacaklarım iki bacağının arasında sıkışıp kalmışken ellerinden biri de sırtıma tutunmuştu. Tamamen kafesteydim işte.

"Jongin..." bir anda aklım o kadar çok bulanmıştı ki ne söyleyeceğimi bile bilemeyerek sadece adını mırıldanabilmiştim. Vücuduma temas eden her uzvu ateş gibi yakıyordu sanki. Bu kafesten kaçıp kurtulmak istiyordum ama ellerim neden gömleğini sıkıca kavramıştı, bilemiyordum. Onu ben çekmişim gibi tutunmuştu parmaklarım. Omuzlarım küçülmüş, göğsüne sığınmışım gibi bükülmüştü dirseklerim.

Sıcak nefesi yüzüme çarptığı için mi bu kadar sersemlemiştim? Yoksa beni öper korkusu muydu beni titreten?

"Hazır pençelerini çıkarmışken, cevap vermek zorunda olduğun son sorumu da sorayım öyleyse." Dudakları her hareketinde çeneme değerken sözlerine odaklanmak çok zordu. Sanki sarhoşmuşum gibi kayıyordu gözlerim.

Zorla yutkunduğumda gözlerini üzerimde dolaştırıp konuşmasına devam etti. "İyi düşün. Eğer vereceğin cevabı beğenmezsem, canını yakabilirim." Fısıltısıyla ürperdiğimde beni tehdit edişini dahi algılamam çok uzun sürmüştü.

Bir anda dişlerini çenemde hissetmem ve aynı anda bir anksiyete krizi baş göstermişçesine vücudumun titremeye başlamasıyla, istemsizce ona yaslanmak zorunda kalmıştım. Dişlerini çeneme sürtmeyi bırakıp sırtımdaki elini belime doğru sürüklediğinde parmaklarım arasında kırışan gömleğini biraz daha sıkmıştım. Ancak bu daha çok düşecekmişim gibi hissediyor olmamın verdiği bir refleks gibiydi.

"Pençelerini hazırla Sehun. İçimden bir ses onlara ihtiyacın olacağını söylüyor." Sözlerini bitirir bitirmez çenemi ısırmasıyla sonunda bir elimi boynuna sarıp onu itmeye çalışmıştım. O kadar çok paniklemiştim ki henüz canımı yakmadığını bile fark edememiştim.

Dişlerinin arasında tenimi hafifçe ezmişti ancak bu iğne ucu kadar bile yakmıyordu canımı. Sadece parmaklarıyla bir kurdun boynunu kırmıştı ve ısırarak çenemi delik deşik edebileceğinden korkmuştum ancak hayır, Jongin sadece bana gözdağı veriyordu. Zaten onu iten elimin de hiçbir şeye yaradığı yoktu.

"Şimdi, söyle bakalım." dedi. Dişlerini bu sefer boynuma doğru sürterek indirmeye başlamıştı. "Siktiğimin caddesinde..." boynumu ısırmak için sözlerine ara verdiğinde ve beni korkudan, panikten ve heyecandan öldürmek üzereyken, ateşimin nasıl çıktığının, gömleğimin soğuk soğuk terlediğim için nasıl da ıslandığının farkındaydı. Nefesimi uzun süredir tuttuğumun ve hatta bayılmak üzere olduğumun da farkındaydı. Üzerimde büyük bir baskı kurmuştu ve hepsinin yanında bir de alfa olması beni hayatımda yaşamadığım kadar strese sokuyordu.

Konunun nereye gideceğini biliyordum ancak bir cevap düşünemeyecek kadar sarsılmıştım. Canımı yakmaya karar verirse ona çıkarabileceğim pençelerim falan da yoktu. Çünkü zaten vücudumu hissetmiyordum.

Boynumu tekrar ısırdıktan sonra sözlerine devam etti. "Tek başına ne yapıyordun?" Bu zaten sormasını beklediğim ancak sormak için epey geciktiği bir soruydu. Bunu diğer sorularını sorduğu gibi sorsaydı ona daha rahat cevap verebilirdim. Ancak beni yerle bir etmişti ve sarhoş gibi hissediyordum.

Flirt With Death ~ Sekai Where stories live. Discover now