8 | "Açık konuş Loren!"

1.7K 171 19
                                    

Şu kedi tablosunu Fawleylere benzetme olayı iyice Harry'nin Lily'e benzetilen gözlerine döndü ldpsşşdşwşld

Fleurie-hurts like hell

I loved and I loved and I lost you

And it hurts like hell

Yeah it hurts like hell

İyi okumalar♡



15 Ekim 1976 / Perşembe

Önüne düşen, ipeksi bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak yattığı rahatsız yatakta doğruldu Loren. Bu hastane yataklarını oldu olası sevememişti genç kız. Unutmaya çalıştığı anıları tekrar tekrar hatırlatıyorlar, sanki o anıların hâlâ orada olduklarını belli ettirmeye çalışıyorlardı ona, ve bu da doğal olarak genç kızın buradan bir an önce kurtulmak istemesine sebep oluyordu.

Pansumanın bitmesine daha ne kadar kaldığını öğrenmek için tavanda olan bakışları sargıları sarmakta olan Madam Pomfrey'i bulduğunda, Madam Pomfrey sardığı beyaz sargıların üzerine son bandı da yapıştırarak yerinde dikleşmişti. "Verdiğim otları akşam yatmadan önce sürmeyi unutmayın Bayan Fawley. İki güne hiçbir şeyiniz kalmaz. Tekrar geçmiş olsun."

Loren; sonunda bitmiş olmasının verdiği sevinçle doğrulduğu yatakta yavaşça arkasına doğru yaslanırken, karşısındaki kibar kadına samimiyetle gülümsedi. "Teşekkürler Madam Pomfrey."

Kıza aynı sıcak gülümsemeyle karşılık veren Madam Pomfrey, alması gereken bazı otlar olduğunu söyleyerek boş revirde Regulus'la ikisini yalnız bırakmıştı.

Yatağın sağ tarafında; eski demir bir sandalyeye oturan Regulus, kollarını göğsünde birleştirerek buğulu mavi gözlerini hâlâ yatakta oturmakta olan yaralı kıza dikti. Bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordu Loren. Artık her şeyi anlatma zamanı gelmişti.

Çocuğa bakmamaya özen göstererek gözlerini, zaman kazanmak amacıyla büyük revirin bütün köşelerinde yavaş yavaş gezdirdi. Bir kaçışı yoktu bunun farkındaydı ama nereden ve nasıl başlaması gerektiği hakkında da hiçbir fikri yoktu.

Uzun, kıvrık kirpiklerini kırpıştırarak bakışlarını yatağın yanında sessizce oturmaya devam eden sakin çocuğa çevirdi. Çocuk hiç konuşmuyor, eliyle çenesini ovalarken yalnızca kızın bir şeyler söylemesini bekliyordu.

Derince bir nefes verip ayaklarını yataktan sarkıtırken "Önce göstermem gereken şeyler var." Dedi Loren. "Onları göstereyim, sonra anlatacağım."

Genç adam, onun bu dediklerine herhangi bir cevap vermemişti ama oturduğu paslı sandalyeden yavaşça kalkarak yapılı kolunu kızın çelimsiz, ince koluna geçirirken sordu: "Seni taşımamı ister misin?"

Genç adamın ilgiyle sorduğu bu soru karşısında Loren, yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirerek ona doğru döndü. "Gerek yok. Daha iyiyim." Çocuk; onun bu dediğine inanmasa da daha fazla diretmemiş, kendi elini kızın beline sararken kızın kolunu da kendi boynuna dolamıştı.

Loren; Regulus'tan aldığı destekle zor da olsa ilerlemeyi başardığında ikili, revirin kapısına doğru yavaş adımlarla yönelmiştiler. Her ne kadar yavaş olsalar da genç kızın yaralı bacağı fazlasıyla sızlıyordu ama şuan bunu düşünecek ne zamanı, ne de psikolojisi vardı. Aklında olan tek şey Regulus'un birazdan anlatacaklarına vereceği tepkiydi.

Slytherin's Locket | Sirius BlackWhere stories live. Discover now