two; date with mr. oh

957 123 81
                                    

Bir hafta tam anlamıyla su gibi geçti. Sürekli tezim ile uğraştım veya iş yerindeydim. Oh Sehun ara sıra aklıma geliyor, durup dururken kalbimi delicesine attırıyordu. Sonra yoğun hayatımdan dolayı unutuyordum. Ancak bu o kadar kısa sürede tekrarlanıyordu ki tam bir aptala dönmüştüm. Bir keresinde sunumumun ortasında aklıma geldiği için tam bir aptal gibi dona kalmış ve profesörün sorusunu duymamıştım. Sonunda yeniden Oh Sehun'u göreceğim gün anlamsız bir şekilde heycanlanmıştım. Sonuç olarak hayatımda birisini kesinlikle istemiyordum, buna vaktim yoktu, enerjim yoktu ki olsa bile benden çok daha yaşlı zengin bir adam olacak değildi. Oh Sehun sadece benim için çok yakışıklıydı, bu kadar.

Bindiğim otobüsten inip sakin adımlarla restorana yürüdüm, çoğu günün aksine kapının önünde arabalar yoktu. İçeriye girdiğimde ise sadece dört tane garson vardı, ikisi arkadaşlarımdı. Normalde benim ve İnyeop'un izin günüydü cuma. Ancak geçen hafta ve bu hafta izin günümüz kaynıyordu. Sabah İnyeop beni aramış ve bu hafta iznini yaktırmayacağını, bugün tek olduğumu söylemişti. Yani bugünün şefi farklı birisiydi. İçeride sadece bir masa hazırlanmış durumdaydı, git gide daha da garipleşiyordu işler.

"Neler oluyor, diğer masalar neden hazır değil?" Masaya iki kişilik servis açan Baekhyun bana döndü. "Bay Oh bugün restoranı kapattırmış." dediğinde nefesim içime kaçtı. "Ne?" omuzlarını silkmiş ve çatalları yerleştirmişti. "Bilmiyorum, Bay Kim aradı ve öyle söyledi. Bugün gelmeyecekmiş ve Bay Oh'a servisi sadece sen yapacakmışsın. Biz mutfakta kalacağız. Neden böyle, bir fikrin var mı?" sadece başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hiçbir fikrim yok."

"Kimle geliyorsa çok şanslı birisi olmalı, Carpe Diem onun adına kapatılıyor işe bak." elindeki her şeyi yerleştirdikten sonra doğrulup servis arabasını kendine doğru çekti. "Neyse ben içeriye gidiyorum. Ayrıca en eski şarabı bugün açacakmışız, yemek siparişleirni aldıktan sonra gel ve onu da al." başımla onayladığımda şarkı mırıldanarak mutfağa gitti. Ben de üstümü değiştirdim ve sonrasında bugün Bay Oh ile tamamen ben ilgileneceğim için müşterilerin giriş kapısına gidip onu orada beklemeye başladım. Montunu ben alacaktım, sandalyesini yine ben çekecektim, ne istediğini soracak ve kokusunu tekrar içime çekebilecektim. Tanrı'nın sevdiği kulu olmalıydım ki bana tekrardan Oh Sehun ile ilgilenebilme şansı vermişti.

Vestiyerde dikilerek uzun süre boyunca onu bekledim. Daha önce de restoranı kapattırtanlar olmuştu ancak ilk defa hiçbir çalışanın kalmadığı bir gündü bugün. Normalde vestiyer görevlisi daima burada kalırdı, rezervasyonları kontrol eden görevli içerideki sehpasının yanında olurdu ve daima birden fazla garson olurdu. Şu an sadece vale ve ben aktif görevdeydik bu da muhtemelen benim araba kullanmayı bilmememden kaynaklanıyordu. Yoksa eminim ki Bay Kim onu da bana yaptırırdı.

Sonunda son derece güçlü bir arabanın motor sesi duyulduğunda sırtımı yasladığım yerden doğruldum. Vale önce giriş kapısını onun için araladı. Üstünde siyah boğazlı kazağı ve onun üstünde de siyah ceketi vardı, altında siyah kumaş pantolonu vardı. Saçları geçen haftanın aksine bugün arkaya doğru taranmıştı, geçen hafta görünen beyazlıklar şimdi yoktu. Kusursuzdu. Oh Sehun kusursuzdu. Ancak artık Sehun'u kesinlikle içimden atmam gerekiyordu. Bu onu düşünerek geçirdiğim ilk haftaydı ve kesinlikle son olması gerekiyordu. Okulumu bitirmem ve artık işimi elime almalıydım. Bir ilişki veya aşık olmam olması gereken son şey bile değildi.

"Bay Oh, hoş geldiniz. Ceketinizi almamı ister misiniz?" sonunda kendimi toplayıp konuştuğumda baştan beri ben de olan gözleri gülümsediği için kısıldı. Üstünden kaliteli ceketini çıkartıp verdiğinde alıp arkamdaki vestiyere bırkatım. "Masanız hazır, ancak biz iki kişilik hazırlamıştık, bir yanlışlık mı oldu?" bir elini cebine atıp diğerini saçlarına götürdü. "Hayır, partnerimin bir işi var onu hallettiğinde bana katılacak." demek oluyordu ki o aptal çocuğu bir daha görecektim. "Peki efendim, size masanıza kadar eşlik edeyim." başıyla beni onaylamış ve eli belimi bulmuştu. Eli belime değdiği an tüm vücudum kasılmış, resmen tenlerimizin temas ettiği yerden çıkan kıvılcımlar ile yanmıştım. Oh Sehun hayatıma devam etmemi istiyorsa kesinlikle bana böyle temas etmeyi kesmeliydi.

fly me to the moon | sekaiWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu