fourteen; its okay, i'm here

748 77 29
                                    

bu bolum salak salak cok hosuma gitti umarim siz de severisniz. iyi okumalar oy ve yorum bekliyorum sizi seviyorum optum byess💝💕

Yeni evimde tek başıma geçirdiğim ilk günün taşındıktan yaklaşık on gün sonra olması trajikomikti. İlk birkaç gün herkes gelip tıpkı toplanmada olduğu gibi yerleşmede de yardım etmişlerdi. Sonra yeni aldığımız eşyalar gelip tam anlamıyla yerleşene kadar Chaeyoung evden ayrılmamıştı. Tüm eşyalar geldikten sonra yeniden toparlanılmıştı, herkes elinde hediyelerle gelmişti ve bende hayatımda ilk defa ev partisinin sahibi olarak Jongdae'nin hediye aldığı barbeküde hepimize yetecek kadar et pişirmiştim. Hei evi aldığımı duyduğunda mutluluktan havalara uçmuştu. O yüzden tüm o ev partisi boyunca annesi ile birlikte yanımızdaydı. Büyülü etkisi tüm arkadaşlarıma da sirayet etmişti, konuştukça hayranca izleyen Yixing'i hiç unutacağımı düşünmüyordum. Minseok'un ise nerdeyse gözlerinden kalp çıktığına şahit olmuştum. Junmyeon'u da ayıp olmasın diye partiye çağırmıştım fakat Junmyeon zeki bir adamdı ve ayıp olmasın diye çağırdığımın gayet farkındaydı o yüzden hediye çicek göndermişti ve ben de bir teşekkür mesajı atmıştım. Jisoo İseul ile partiye gelmişti, gariptir ki daha az laf sokarak geçirmişti o akşamı. Daha çok Kyungsoo ve Yixing ile sohbet etmişti.

Sehun ise hiçbir şeyin parçası olamamıştı çünkü son kazandığı ihale yüzünden on kat kadar fazla çalışmak durumundaydı. Açıkçası bu durum o kadar da üzmemişti beni. Henüz kesin olarak bir ilişki içinde olmadığımızdan eğer partiye gelseydi hem benim hem de arkadaşlarımın diken üstünde olma ihtimali çok yüksekti. Bir süredir mesajlaşıyor ve bazı geceler bir ya da iki saat kadar konuşuyorduk.

"Sen daha ilişkimiz yok de." dedi Jongdae soruları incelerken. "Günde iki saat konuşuyorsanız sevgilisinizdir." kağıtları elinden çekip altını çizdiği yerleri inceledim. "Dört saatten fazla konuşuyorsanız evli oluyorsunuz." Kyungsoo kendi elindeki kağıtlardan başını bile kaldırmadan yorum yaptı. "Hiç konuşmuyorsanız da fuckbuddy." bu defa başını kaldırıp pis bir şekilde gülümsedi. "Jongdae karısıyla saat başı en az on beş dakika konuşuyor." ikimizde suratımızı buruştururken Jongdae orta parmağını kaldırdı. "Bunlara bakma, otuz beş yıllık evli anne babam bunların bir haftada konuştuklarını tüm evlilik hayatı boyunca konuşmamıştır." elimdeki kağıtlarla kendi elindekileri değiştirdi. "Siz Yixing ile ne kadar konuşuyorsunuz?" dedim Kyungsoo'nun altını çizdiği yeri düzeltirken. "Bize de bakma, biz bildiğin çiftlerden değiliz."

"Etrafımda başka çift yok?" dedim sorar gibi. Çantasından başka bir kağıt çıkartıp onu koydu önüme. "Boşver zaten, buna bak." evimin bahçesine koyduğumuz bahçe setinde oturuyorduk. Geniş cam masanın etrafındaki on iki sandalyeden üçü bizimle doluydu. Hei bir saat kadar önce evine gitmişti, ama gitmeden önce yaklaşık bir saat kadar Kyungsoo ile oyun oynamıştı. Şimdi ise iki hafta sonra okulumuzda Sehun ile yapılacak olan konferans için hazırlanıyorduk.

Aslında bu konferansın iptal olduğunu düşünüyordum ama üç gün önce bölüm başkanı arayıp, Dekan bey konferans ile ilgili her şey hazır mı diye soruyor, diyince iptal olmadığını fark etmiş olduk. Böylece üç gündür günde dört ya da beş saat çalışarak konferansta bir problem çıkmayacağından emin olmaya çalışıyorduk. İki ay önce Sehun'un sekreteri Seungwan ile Sehun'un programına sıkıştırdığımız konferansı tekrar hatırlatmak zorunda kalmıştım. Yeniden haberlerin ortaya çıkacağı gün gibi ortadaydı ancak yapacak bir şey yoktu. Dekan bu konferans hakkında o kadar heyecanlıydı ki iptal oldu desem kesinlikle kovulurdum.

"Üç gündür konferans için adını yazdıran tüm öğrencileri tehdit ediyorum." Jongdae soruları bilgisayara aktarırken laf arasında söyledi. "Ben de." Kyungsoo hâlâ diğer kağıtları düzenlemek ile meşguldü. "Ne diyorsunuz?" dedim Jongdae'nin bilgisayara geçirdiği kağıtları dosyalarken. "Olurda taşkınca bir soru soracak olurlarsa mezun olamayacaklarına emin olmalarını kibarca sağlıyorum." diğer kağıt için elini uzattığında Kyungsoo'dan aldığım kağıdı verdim. "Ben de olur da mezun olurlarsa bile asla iş bulamayacaklarını kibarca anlatıyorum."

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now