twelve; i wish i could stay away from you

710 83 32
                                    

geri dondummm. bolum sonu hosunuza gidecek yorumlarinizi bekliyorumm iyi okumalar 💓

Dudağıma yapışan iğrenç melodili ıslık ile yaklaşık iki ay önce Sehun için pişirdiğim hasta çorbasını şimdi kendim için pişiriyordum. Tüm kemiklerim halsizlik ile sızlarken ayakta kalmak çok ama çok zordu fakat yine de biliyordum ki beni en hızlı toparlayacak şey de bu çorbaydı. Baekhyun'a göre çok üzüldüğüm için hasta olmuştum, Jongdae yeterli beslenmediğimi düşünüyordu ve İseul suçu evime atıyordu. Üçünün de haklılık payı vardı. Bir buçuk aydır Sehun'u görmüyordum, bu yüzden yeterince yemek yiyemiyordum ve zaten zayıf olan bünyem sürekli soğuk suyla duş almak zorunda kaldığı için bir türlü toparlanamıyordu.

Bu süreçte haberler susmuştu, onun yapmış olduğuna nerdeyse emindim. Hatta eski haberler bile silinmişti. Okula hâlâ kendi isteğim ile gitmiyordum ve eskisine göre kendi evimde daha fazla vakit geçiriyordum. Çünkü evde son vakitlerimdi.

Ev sahibim evi satmıştı.

Öylece aniden evi satıvermişti. Evin satılık olduğundan haberim bile yoktu. Bana en fazla iki ay içinde evden çıkmam gerektiğini söylemişti. Evi alan kişi şu an yurt dışındaydı ve bir ay sonra dönecekti. Ben de o yüzden olabildiğince fazla burada vakit geçirmem gerektiğine karar verdim. Aynı zamanda ufaktan ufaktan yeni ev aramaya başlamıştım. Baekhyun kendi sitesinden birkaç boş ev bulmuştu ancak oradan bir ev alabilecek kadar güçlü değildim ve maaşımın yarısını kiraya vermek de istemiyordum. Ayrıca biraz daha para biriktirirsem güzel bir ev alabilirdim. O yüzden daha mütevazi bir semtte daha mütevazi bir ev arıyordum. Bunu en çok mutlulukla karşılayan İseul olmuştu, sokaklara düşüp emlakçı emlakçı gezmeyi çok istese de küçük tatlı göbeği yüzünden bilgisayar başında bana ev aramaya devam ediyordu.

Sehun'u bir aydır görmüyordum, dürüst olmaktan en nefret ettiğim dönemdeydim çünkü onu deliler gibi özlemiştim. İhaleyi kazanmıştı, sadece bunun için şirkette yaptığı küçük kutlamada basına poz vermişti ve artık daha da yoğun olan işleri sebebiyle bir daha kameralara gözükmemişti. Her sene doğum gününü çılgın partiyle kutlayan o adam otuz beşinci yaşını bırakın çılgın partiyi kutlamamıştı bile. Bu yüzden magazinlerin ön sayfa haberleri nisan ayı boyunca Sehun'un orta yaş sendromuna girmiş olabilme ihtimaliydi. İnternette ise yazılan yorumlar yaşını tahmin edenlerle doluydu. Otuz beş yazan bir ya da iki kişi görmüştüm. Asla yaşını göstermediği ortadaydı.

Baekhyun aramam gerektiğini düşündüğü için ufak bir tartışma yaşamıştık. Aramamı gerektirecek bir şey yaptığımı düşünmüyordum. Jongdae istediğim olduğu ve sonunda uzaklaşabildiğim için mutlu olmamı söylemişti. Chaeyoung kesinlikle birbirimize döneceğimizi ve ilk dönenin kim olduğunu yıllar sonra hatırlamayacağımızı söylüyordu.

Sinirimi aşamıyordum. O gün söylediği hiçbir cümle aklımdan çıkmamıştı. Evet haklı olduğu bazı konular vardı, yok değil. Ancak nerdeyse hayatımı adadığım her şeyi aptal bencilliği yüzünden yok etmek üzereyken karşıma geçip bana korkak diyemezdi. Buna hakkı yoktu, tüm o haltları yememiş olsa bile buna hakkı yoktu. Bu yüzden gidip de onu öylece arayamazdım. Daha adam akıllı özür dilemeden bana korkak demesini sindiremezdim. Bana asla bahsetmediği küçük, bencil planı yüzünden köşeyi dönmüşken iki yıldır içinde tuttuğu her şeyi bir anda eteklerinden dökmesi aptalcaydı. Bu yüzden ne kadar özlesem bile ilk giden kişi olmayacaktım. O gelirse, gelmeyecekti, koşan kişi de olmayacaktım. Özlesem bile sorun değildi, özlem duygusunu bastırmayı öğreneli çok olmuştu.

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now