seven; under the mistel with mr. oh

925 108 80
                                    

mutlu ve sekaili yıllarrrr 💕💖

Annemle yılbaşı kutlamayı çok severdim. Sadece o gün sıradan bir insan olduğunu hatırlıyor gibiydi hep. O gün gider ben çok sevdiğim için kızarmış tavuk alırdı ve evimizde birbirimizle konuşarak, gülüşerek tavuklarımızı yerdik. Karşı komşumuzum televizyonu vardı ve bizi yılbaşı programlarını izlemek için evine davet ederdi. Yıl içinde bir yerlere gittiğimiz tek gün bu olurdu, o gece birbirimize sarılır öyle uyurduk ve ertesi sabah da tatil olduğu için günü birlikte geçirirdik. Sonra hayatımız lanet düzenine geri dönerdi. Onu özlüyordum, onu çok ama çok özlüyordum. Bana istediği gibi bir eğitim verememişti, bana güzel bir gelecek sağlayamamıştı ve çok erken bırakmıştı beni. Onunla alakalı bildiğim bir şey yoktu. Mesela en sevdiği renk ne, en sevdiği yemek ne ya da en sevdiği film ne bilmiyordum. En sevdiği film diye bir şeyin olduğunu bile düşünmüyordum açıkçası ama onu o kadar çok özlüyordum ki bazı geceler hala sakladığım kıyafetlerine sarılıp ağlıyordum. Kıyafetleri eski ve yamalıydı. Yenisini almaya parası olmazdı hiç. Çok erken gitmişti, eğer şimdi yaşıyor olsaydı ona o hak ettiği hayatı yaşatırdım. Daha iyi ve daha geniş bir eve çıkardık. Eşyaları başkalarının eskisi değil de kendi istediği, beğendiği şeyler olurdu. İstediği kıyafetleri alır, tatillere götürür ve mutlu olması için her şeyi yapardım. Ama o çok erken gitmişti. Ben de onun hatırasının olduğu bu bir artı bir evde, çoktan çürümüş bir bedenin yasını sürüyordum, tam dokuz yıldır.

İlk yılbaşını dışarıda kutladığımda Jongdae ve Baekhyun ile yeni tanışmıştım. Onların da maddi durumu benle eşdeğer olduğundan Seul'ün ara sokaklarındaki çadırlardan birinde kutlamıştık. Sonrasında böyle günlerde bir daha evde kalmama izin vermemişlerdi. Şimdi yine onlarla kutlayacaktım ancak bu sefer artılar vardı. İseul, Junmyeon ve Sehun gibi. Junmyeon ailesi olarak nitelendirdiği kişilerle kutlamak için ve çalışanları da ailesiyle vakit geçirebilsin diye Carpe Diem'i bir geceliğine kapatmıştı. Uzun süremi geçirdiğim geniş salondaki masaları kaldırmışlardı ve sadece ortaya geniş bir masa hazırlamışlardı. Bu gecenin aşçısı ve üç garson ailesi şehir dışında olanlardı ya da yılbaşını kutlamaktan hoşlanmayanlar. Bilmiyorum belki de koca bir yalandı ve paraya ihtiyaçları olduğu için ekstra mesaiyi kabul etmişlerdi.

İseul ve Jongdae sonunda balayından dönebilmişlerdi, ciddi anlamda bir süre boyunca artık Paris'te yaşamaya karar verdiklerini düşünmüştüm. Ancak İseul'un canının gimbap çekmesi ve oradakilerin hiçbirinin tadını beğenmemesi sebebiyle ani bir şekilde Seul'e dönmüşler ve gece üç buçukta bana gimbap yaptırmışlardı. Üstelik İseul ve Jongdae'ye Sehun ile olanları anlattığımda ikisi de çok sinirlenmişti. İseul biraz fazla sinirlenince Jongdae bebeğe bir şey olur korkusundan onu sakinleştirmek için aşk kokan cümleler kurmuştu ve beni de bu iğrenç sahneye maruz bırakmıştı. Şimdi tam karşımda oturuyorlardı ve Jongdae'nin bir eli karısının karnında diğer eli platin sarısı, uzun ve dalgalı saçlarında ona aşkını anlatıp duruyordu. Jongdae şimdiden baba olmayı fazlaca kabullenmişti ve zaten kölesi olduğu karısına artık, imkanı varmış gibi, daha fazla köleydi. Sağ yanımda oturan Baekhyun ise birazdan ikisinin üzerine kusacak gibiydi. Zaten pek sevgili patronu yılbaşını ailesiyle geçirmeyi tercih ettiği için öfkeliydi. Bu da yetmiyormuş gibi Jongdae ve İseul karışımızda nerdeyse birbirlerinin ağızlarına düşeceklerdi. "Siz ikiniz!" dedi elini masaya sertçe koyarken. "Biraz daha aşık aşık bakışırsanız üstünüze kusarım." Jongdae karısını kendine daha çok çekip sanki onu Baekhyun'dan korumak ister gibi sarıldı. "Sen bakma buna hayatım." alnına bir öpücük bıraktığında gözlerimi devirdim. "Kocası bunun yerine ailesinin yanına gitti ya kuyruk acısı var." Baekhyun oturduğu yerden telaşla kalktığında kolundan tutup geriye oturttum. "Gösteririm sana kuyruk acısını ben." kendini benden kurtarıp arkasına yaslandı. "Kaşar Jongdae!" yaklaşık beş yıldır sadece bu cümle yüzünden defalarca kez kavga etmişlerdi. "Ne dedin sen?" kıkırdayıp eğlenceyi izlemeye başladım. "Kaşar dedim." Jongdae'nin ağzı hayretle açıldığında bastırdığım kahkahamı saldım.

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now