thirty five; it's been heaven knowing you

749 58 71
                                    

selam askuslar beklettim baya ama arada final haftam vardi 🤧. normalde bu bolum smut olcakti ama o zaman cok uzun olcagi icin duzenlemekte zorlanirdim bir iki gune bu bolumun devami gelicek. oy ve yorum esirgemeyin. bi de minik bi reklam fmttm bitince birbirimizden ayrilmamak icin siradaki ficin tanitim bolumunu yayinladim bi bakın isterseniz. sizi seviyorum optum cok 😭🤧💓🤍💝🧚

Tanrıya inandığım falan yoktu. Yirmi üç yaşıma kadar bir şeye inanamayacak kadar meşgul bir hayatım vardı ve açıkçası sonrasında da böyle bir şeye ihtiyaç duymamıştım. Fakat eğer ki bir tanrı vardıysa, muhtemelen vardı, ona minnettardım. Sehun'u yaratmış, beni onun kaderine yazmış, bana hayal edemeyeceğim güzellikte ki bu hayatı vermişti. Sehun... Tanrının onu yarattığı için kendiyle gurur duyduğuna emindim. Doğa üstü bir güzellikteydi, kaşları kalemle çizilmiş gibiydi, gözleri o kadar güzeldi ki saatlerce bakmaktan kendini alıkoyamazdı insan. Yanağında bir yara izi vardı, küçükken babasının attığı bir tokat ile düşmüş yanağını vurmuştu ve böylece bir iz kalmıştı. Ben hiç bu kadar kusursuz bir kusur görmemiştim. Teni bembeyazdı ve göğsünde birkaç ben vardı, o beyazlığın içinde o kadar güzel görünürdü ki kaç bin kez öpmüştüm acaba? Ellerimiz birbirine uyumluydu, esmer parmaklarım beyaz ince parmaklarıyla tam bir yapboz gibi otururdu birbirine. Bazı geceler hiç konuşmaz, birbirine kenetli parmaklarımızı izlerdik sadece. Saçlarını boyamak çok da dikkat ettiği bir şey değildi, saçlarında beyaz görmek hoşuma gidiyordu. Saçlarını arkaya doğru tarar, tüm yüzünü açıkta bırakırdı. Bende denk geldiğim her yeri öperdim. Gerçekten onu aralıksız sekiz milyon kez öpebilirdim, dudaklarım yüzünde eskiyebilirdi ve bu benim biraz bile umrumda olmazdı. Onu sevdiğim andan itibaren hayatımdaki her eksiklik giderilmişti, maddiyattan bahsetmiyorum. Sehun fakir olsaydı da ben onu severdim yine, bir bebek yapmazdım ama onu severdim. Fakir bir hayata bebek doğurmazdım, tek başıma kuru ekmek yerdim onunla.

Kutsaldı, benim için öyleydi. Kusursuzdu ve kusursuzluk ilahi şeylere özeldi. Sehun'u sevmek yaptığım en mantıklı şeydi. Kim olsa severdi çünkü o böyle bir adamdı. Sevilesi biriydi. Şimdiye kadar yazılan tüm aşk şarkıları ona yazılmış olabilirdi. Nazım Hikmet'in on iki kadın için yazdığı şiirden daha fazlasını sadece onun için yazardım. Dünyada aşk uğruna yapılmış ne varsa başrolü Sehun olabilirdi şaşırmazdım. Sevmek yetmiyordu, yetmezdi, imkan yoktu. Aşkım boyut atlamıştı. Bendeki artık aşk değil, ibadetti. Banyonun kapısına yaslanmış tıraş oluşunu izlerken düşünebildiğim tek şey buydu. Bu akşam gecikmiş yıldönümü kutlamamız vardı. Geçtiğimiz üç ayda Hei bizi oldukça meşgul ettiği için kutlama yapmaya vakit bulamamıştık. Bugün akşam için İseul ve Jongdae'ye yalvarmıştım. Tamam, yalvarmamıştım bir kere rica etmem yeterli olmuştu ama yalvarmaya hazırdım. Eğer kabul etmeselerdi dizlerim üstüne çöküp yalvarabilirdim. Neyse ki kızımı çok seviyorlardı ve birisinin ona bakması gerektiğinde hepsi aralarında kapışıyordu. Bazı zamanlar onların kapışmasına izin vermeden doğrudan Sehun'un annesine götürüyordum, doğumdan sonra hastaneye ziyarete gelmiş ve o gün gizli bir özür dilemişti. Sonrasında Sehun'un çektiği sert sınırlar yüzünden bize pek yaklaşamamıştı ama ben annesiyle arasının kötü olmasını falan istemiyordum. O yüzden yumuşak yanından yaklaşarak annesiyle arasını düzeltmek için onu ikna etmeye çalışıyordum. Yine de bugün bebeğimizi ona emanet etmek aklıma gelmemişti. Çünkü yıldönümü kutlamamızın asıl amacı belliydi ve utanırdım. Ne diyecektim, Bay Lee siz kızıma bakarken ben oğlunuzu on iki saat kadar yatakta tutmayı planlıyorum bir sakıncası olur mu, mu? Sehun ile yıldönümümüzü kutlayacağız derken bile cümlenin asıl anlamı anlaşılırdı. O yüzden Jongdaelerden rica etmiştim ve o da cümlenin asıl anlamını anlayıp "Evinizde yeterince prezervatif vardır umarım." demişti. Arsızdı, her zaman olduğu gibi.

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now