thirty one; mistake

687 65 80
                                    

23 Nisan'da atıcaktım bölümü ama dedim daha elimde bölüm var o günde atarım bekletmim dedimmm. iyi bayramlar iyi okumalar şekerlermmm. seviorm sizi 💓💝

Sehun ile tanışmamız üzerinden nerdeyse dört yıl geçmişken dört yıl önceki Jongin'in şu an olmak istemeyeceği, reddedeceği hangi durumlar varsa içindeydim. Kabul etmemek için iki buçuk yıl kaçtığım o aşkın tam merkezindeydim. Normalde takmam gereken ama hamilelik şişkinlikleri sebebiyle takamadığım ve aksesuarlarımın olduğu çekmecede bekleyen bir alyansım vardı. Ama henüz yirmi üç yaşındaki Jongin'in şaşırıp belki de bana en çok kızacağı şey şu an odasında olduğumuz otuz dördüncü haftasına giren kızımızdı. Kapıdaki Hei yazsını düzelttim. İki aydan az bir süre içinde kollarımızda olacaktı. İçimde kabaran heyecanla iç geçirdim. Dört yıl geçmişten gelecek planlarımda Sehun, lüks bir ev, burnumda olan bir karın yoktu.

"İçine sindi mi?" arkamdan karnıma sarılan kolların üstüne ellerimi koydum. Burnunu boynuma sürtüp burnunun geçtiği yerlere dudaklarını bastırdı. "Sindi tabi ki." odaya tekrar göz gezdirdim. Pastel renklerle basit bir oda düzmüştük. Zaten ilk birkaç ay yanımızda yatacaktı, sonrasında da birkaç yıl kullanacağı ve muhtemelen beğenmeyeceği bir odaya bir sürü para dökmeye gerek yoktu. "Beğenmediğin bir şey varsa değiştirebiliriz." eşyaları birlikte seçmiştik, Sehun o kadar hevesliydi ki odayı kendi boyamış, demonte aldığımız mobilyaları kendisi kurmuştu. "Hayır aşkım, her şeyi çok sevdim." dedim yeniden odayı süzerken. "Aşkın mıyım?" az önceki kuru öpücüklerin aksine şimdi ıslak öptüğü için gıdıklanıp başını boynuma sıkıştırdım refleksle. Kızımızın odasında kahkahalarımız yankılanıyordu. "Aşkımsın tabi ki." kolları arasında dönüp kollarımı boynuna sardım. Koca göbeğim yüzünden artık birbirimize kavuşamıyorduk. Eğilip dudaklarıma ıslak bir öpücük bıraktığında gözlerim kapandı. "Gitmesek mi?" dediğimde gözlerini devirdi. "Bir dur artık Jongin." alınmış numarası yapmak isterdim ama bakışı o kadar komikti ki kıkırdamamı durduramadım. "Ama gerçekten, gitmesek mi? Ejderhanı nasıl eğitirsin izleyelim, kitap okuyalım. Ne bileyim işte, evde duralım." gözleri devrilen bu kez bendim.

Şöyleydi ki Sehun'un bana söylemeyi unuttuğu(?) ufak bir şey vardı. Annesine bebek beklediğimizi söylemeyi unutmuştu. Ve annesi bunu okulun mezunlar partisinden sonraki haberlerden öğrenmişti. Ve çok uzun zamandır oturup bu konu hakkında konuşmamak için bir bahane uydurup duruyordu. Sonunda bugün samimi bir ortamda Jongdaeler, Park kardeşler ve Baekhyun ile birlikte yiyeceğimiz yemeğe Bay Lee'yi de davet etmiştik. Jongdaeler dediğimde bu tabloya Junmyeon'da dahil oluyordu çünkü Jieun'un favorisi Junmyeon'du. Baekhyun'da ona Hei'yi daha çok seveceğini söylüyor ve dişleri henüz çıkmış bebeğin bununla üzülmesini bekliyordu.

Junmyeon yemek için Carpe Diem'e gelmemizi istemişti ama arası fazla şey bir ortamdı, kasıntı? O yüzden hepimizin daha rahat edebileceği bir yer seçmiştik. Oda oda bölünmüş, yine oldukça lüks, geleneksel yemekler sunan bir restorandı. Sehun'un Kore yemeği takıntısı yüzünden buraya gittiğimiz açıktı. Niye bu kadar gerildiğini de anlamış değildim açıkçası. Alt tarafı bir yemek yiyip evimize dönecektik. "Saçmalama." dedim o yüzden. "Alt tarafı yemek yiyeceğiz. Sevişmeyeceksek evde kalmamızın bir anlamı da yok zaten." kollarından sıyrıldığımda arkamdan kahkahasını duydum. "İki ay sevişmemek için kaçan sen değil miydin, yanlış mı hatırlıyorum?" hemen karşıdaki odamıza peşimden girip giyinme odasına kadar beni takip etti. "Işıkları hala kapalı tuttuğumuzu unuttun galiba." ortadaki pufun üstüne bıraktığım kırmızı hırkayı kot tulumumun üstüne geçirdim. Örgüye kafayı taktığı bir dönem Chae örmüştü bunu, örgüleri çok iyi olmasa bile inanılmaz seviyordum. Aynadan kendime bakıp çok tatlı gözüktüğüm için olduğum yerde minicik zıpladım.

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now